Günümüz ilişkilerinde birçok insan, sadece partneriyle değil, kendi geçmişiyle ve gizli bağımlılıklarıyla da mücadele ediyor. Fakat çoğu zaman bu mücadele, karşı tarafı suçlayarak, kendini ise “hep iyi niyetli” göstererek yürütülüyor.
İşin içine bir de sosyalleşme bağımlılığı, gizli flört alışkanlıkları ve duygusal manipülasyonlar eklenince, ortaya sağlıksız bir ilişki kurgusu çıkıyor.
Sosyalleşme Mi, Gizli Flört Bağımlılığı Mı?
Bazı insanlar için sosyal ortamlar sadece eğlenme veya arkadaş edinme alanı değildir. Bu alanlar, aynı zamanda onaylanma, beğenilme ve egosal tatmin için kurulan gizli sahnelerdir.
Psikolojide bu durum, “Sosyal Onay Bağımlılığı” (Social Approval Addiction) ve “Mikro-Flört” (Micro-Cheating) kavramlarıyla açıklanır.
Kişi, katıldığı etkinliklerde veya sosyal medyada sürekli olarak küçük flört sinyalleri verir:
– “Sen çok iyisin kalitelisin.”
– “Seninle konuşmak hep keyifli.”
Ama karşı taraf cesaretini toplayıp “Ben senden hoşlanıyorum” dediğinde, hemen devreye klasik savunma girer:
– “Ama ben seni arkadaş olarak görüyorum…”
Bu, aslında bir tür duygusal ehilleştirmedir. Kişi, etrafındaki hayran kitlesini kontrollü bir şekilde elinde tutar, böylece sürekli bir ilgi akışı sağlar.
Gerçek Partneri Yargılamak: Çifte Standart Tuzakları
İşin ironik kısmı burada başlar.
Bu kişi, kendi sosyal çevresinde flört sınırlarını zorlayıp bunu “masumiyet” olarak tanımlarken, gerçek partnerini ise “flörtöz”, “ilgi bağımlısı” gibi etiketlerle yargılar.
Psikolojide buna “Ahlaki Yükleme Yanlılığı” (Moral Attribution Bias) denir. Yani aynı davranışı kendinde masum, başkasında ise ahlaki bir suç olarak görme eğilimi.
Örneğin:
Kendi sosyal medyada sürekli DM’lerde dolaşır, etkinliklerde insanlarla iletişim kurar ama partneri birine gülümsediğinde:
– “Sen neden herkesle bu kadar samimisin? Sen tam bir flörtözsün!”
Bu noktada devreye çifte standartlı bilişsel çarpıtmalar ve yansıtma mekanizması (Projection Defense Mechanism) girer.
Kendi eğilimlerini ve bastırılmış suçluluk duygusunu, partnerine yansıtarak onu suçlamak, içsel rahatlama sağlar.
Taktiksel Mağduriyet ve Öfke Tetikçiliği
Bu kişiler, geçmiş travmalarını kalkan yapar.
Sürekli şu söylemler duyulur:
– “Ben geçmişte bunu yaşamadım, o yüzden şaşkınım.”
Ama bu dikkat, aslında partneri sürekli suçlayacak açıklar aramaya dönüşür.
Tartışmalarda ise öfke tetikleyici davranışlar sergilerler. Küçük iğnelemeler, pasif-agresif söylemlerle partnerin sabrını zorlarlar.
Partner öfkesine yenildiğinde:
– “Bak işte, sen de böylesin!”
Ve mağduriyet perdesi çekilir.
Kronik Flört Döngüsü ve Gerçek Bağ Korkusu
Aslında bu kişilerin en büyük korkusu yaşam standartı konforı kurmaktır.
Sürekli sosyal ortamlarda ilgi toplamak, bir tür kaçış ve arayış mekanizmasıdır.
– Derinleşmekten kaçarlar.
– Yüzeysel ilgiyle beslenirler.
Çünkü gerçek bir bağ, savunmasız kalmak demektir. Bu da geçmiş travmalarla yüzleşmeyi getirir.
Örnek: Modern Zamanın “nigar”ı
Nigar, her hafta farklı etkinliklerde. Çevresi kalabalık, sosyal medyada sürekli etkileşimde. DM kutusu emoji dolup taşıyor.
Flört etmiyor gibi görünüyor; çünkü sınırları aşmıyor. Ama herkes ona hayran.
Birisi cesaret edip buluşuyor ama o buluşma ds“Hoşlanıyorum” dediğinde hemen klasik cevap:
– “Sen benim çok iyi arkadaşımsın.”
Bu kişi, onun ilgi deposunda bir süre daha kalacak.kesip atmıyor iletişimini sürdürüyor. Kişi biraz ilgini azaltınca ona minik bir sinyal yakıyor . Hikayesi gönderisi gibi.
En büyük silahı kişilere hitap şeklinde BEY HANIM takısı.
Evdeki partnerine gelince…
Partneri herhangi bir sosyal etkileşimde bulunsa, hemen sorgulamalar başlar:
– “Sen benden ilgi görmeyince başkalarına mı yöneliyorsun?”
Oysa kendi davranışları görünmezdir. Çünkü o, “sadece sosyalleşiyordur , iyi niyetlidir”
Sonuç:
Bu döngü, kişinin hem kendini hem karşısındakini tüketmesine neden olur.
– Sürekli haklı çıkma arzusu,
– İlgiyle beslenen egolar,
– önceki Travmaların sonuçu yapılan manipülasyonlar
ilişkileri bir sevgi alanı olmaktan çıkarır, psikolojik savaş alanına çevirir.
Gerçek iyileşme, öz farkındalık ve çifte standartların kabulüyle başlar.
Ve belki de en zor soru şudur:
“Ben gerçekten sevgi arayan biri miyim, yoksa ilgiyle var olmaya çalışan bir manipülatör mü?”
Partnerin Çevresini Silah Olarak Kullanmak: Üçgenleme (Triangulation)
Bazı insanlar için ilişkilerde doğrudan çözüm arayışı yoktur; dolaylı yollarla üstünlük kurmak esastır. İşte bu noktada devreye psikolojide çok iyi bilinen bir manipülasyon taktiği girer:
Triangulation (Üçgenleme).
Üçgenleme, iki kişi arasındaki problemi çözmek yerine güç kazanma çabasıdır.
Bu kişiler, partnerleriyle yaşadıkları sorunu partnerin arkadaşlarına, ailesine ya da ortak çevreye yanlı taşır. Ancak bunu objektif şekilde yapmazlar; aksine olayları eksik, abartılı ya da çarpıtılmış biçimde aktarırlar.
Örneğin:
– “Biz kavga ettik çünkü o yine beni anlamadı, küfür etti, sınırıms bastı …”
diyerek karşı tarafı sadece “suçlu” konumuna iterler.
Asıl amaç; çevreden gelen onaylarla kendi mağduriyet rollerini beslemek ve partner üzerinde sosyal baskı yaratmaktır.
Yalnızlaştırma Stratejisi: İzole Edilen Partner
Bu manipülatif döngüde, partner zamanla kendi çevresinde bile kendini yalnız, yanlış anlaşılmış ve hatta suçlu hissetmeye başlar.
Çünkü herkes, olayları sadece tek taraflı dinlemektedir.
Bu strateji, psikolojide “sosyal izolasyon” taktiğiyle birleşir.
Kişi, partnerini çevresinden koparmak için şu yöntemleri uygular:
• Çevreyi kendine bağlamak: Partnerin arkadaşlarıyla stratejik samimi olup, onları kendi tarafına çekmek.
• Gizli flört sinyalleri: Özellikle partnerin çevresindeki bazı kişilere karşı ‘masumane’ görünen ama altında flört barındıran davranışlar sergilemek.
• Kıskançlık yaratmak: Partnerin, kendi çevresiyle olan ilişkisini kıskanmasını sağlamak, ardından bu kıskançlığı problem olarak göstermek.
• Algı yönetimi: Tartışmalarda sürekli karşı tarafı suçlayarak, dış dünyada kendi imajını “iyi niyetli ama yanlış anlaşılmış kişi” olarak konumlandırmak.
Kavga Arasında Sosyal Etkileşim: Destek Değil, Güç Toplama
Her kavga sonrası partnerin çevresiyle artan iletişim, çoğu zaman “destek arayışı” gibi görünür.
Ancak bu durum, aslında taktiksel bir güç gösterisidir.
Kişi, partnerine şu mesajı verir:
“Ben yalnız değilim, herkes beni haklı buluyor. Sen yanlışsın.”
Partner artık sorunlu öfkeli ve hastalıklı ilan edilir.
Yani bu kişide haklı canım, bizimkide neler yapmış.
Bu davranış, partnerin kendini savunamayacağı bir sosyal arenaya çekilmesiyle sonuçlanır.
Artık sadece ilişkide değil, sosyal çevrede de bir yargı altında kalır.
Çözümü Zorlaştıran Kısır Döngü
Bu kişilik tipi, problemleri çözmek yerine gizli cepheler açar.
Her tartışma, partnerin değil çevrenin de içine dahil edildiği karmaşık bir hal alır.
Ve en tehlikelisi şudur:
Partner bu oyunun farkına vardığında bile, artık çevresinde ona inanan kimse kalmamış olabilir.