Ucube Başkanlık sistemine geçişin arkasında yatan faktörlerden biri olan, zihniyet meselesine dair, bir kaç laf etmem gerekiyor, bu vesileyle demokrasi Tramvay metaforunu da açıklığa kavuşturmuş oluruz.

Türkiye'deki siyasal “islamcıların” demokrasi, devlet ve iktidar erkiyle ilgili düşüncelerinin oluşmasında, referans aldığı iki isim vardır.

Nurettin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek...

Nurettin Topçu: "Devleti Kuran İrade" isimli kitabında; ağır demokrasi eleştirisi yapar ve demokrasiyi ayak takımının fantezisi olarak tanımlar. İktidarın mutlaklığını savunur ve Hitler hayranlığını ifade etmekten kaçınmaz.

Necip Fazıl Kısakürek: "İdeolocya Örgüsü" isimli kitabında; Devlete koşulsuz itaati farz olarak tanımlar. Devlet Başkanının seçimle gelmesini red eder, bunun yerine seçkinlerden oluşan bir "yüceler meclisinin" oluşturulmasını, bu meclisin kendi içinden, bir "baş yüce" seçmesini ve seçilen bu "baş yüce"ninde, ölünceye kadar devlet başkanı olmasını tavsiye eder.

Necip Fazıl Kısakürek'te, tıpkı Nurettin Topçu gibi bir Hitler hayranıdır.

1960 darbesinin şafağında, Prof.Ali Fuat Başgilin; Merhum Adnan Menderes'e, demokrasinin selameti için seçime gidiniz tavsiyesine karşılık, Necip Fazıl Kısakürek; muhalefetin başını ezmek gerek diye telkinde bulunmuştu.

Yüzlerce yıldır, Ulul Emre itaat telkininin tesirinde ki “islamcılar” Ulul Emrin sorgulanamayacağını ve yanlışının bile bir hikmetinin olduğunu, koşulsuz kabul etmiştir.

Hal böyle olunca;

Ucube Başkanlık sistemi, Federatif yapıdan tutunda, bir çok kişisel ihtiyaçtan arzu edildiği gerçeği bir yana, zihniyet olarakta arzu edildi!

Bu gün yaşananlar bunun yansımasıdır…