Tüm Türk Dünyasın'da ve Ortadoğu'da Nevruz büyük bir coşkuyla kutlandı. Gecenin gündüze tahakkumunun bittiği; aydınlığın karanlığı yendiği, yeni güne yeni yıla girmemizin habercisi olarak Nevruz kutlandı. 21 Mart binlerce yıldır kutlanmaktadır. Allahın izniyle kutlanmaya devam edecektir. Bir zamanlar terör örgütlerinin sahiplenmeye çalıştığı bu kadim bayramımız çok akılcı metodlarla karanlığın elinden, terörün boyunduruğundan  kurtarıldı. Bu konuda katkı sunan her bireye Türk milleti olarak müteşekkiriz. Nice bin yıllarda Nevruz bayramını kutlamak dileğiyle. Nevruzumuz kutlu, mutlu, umutlu olsun.

Yıllardır yaşadığımız PKK terör örgütünün kökünü kazımak için son günlerde çeşitli adımlar atılmaya başlandı. İlk olarak terörün sonunu getirmek için yapılan tüm hamleler çok değerlidir ve takdire şayandır. Bu konuda kimsenin şüphesi olamaz. Lakin Ortadoğunun kalbi sayılan Kuzey Irak coğrafyasında yapılacak hareketler çok yönlü olarak düşünülmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin  kırmızı pasaportu ile gezen Irak yerel yönetim unsurlarının  doğru bir şekilde kontrol ve koordine edilmeleri gerekirken; Kuzey Irak'da varkık mücadelesi veren Türk unsurlar kenarda tutulmamalıdır. Yıllar önce bu minvalde ciddi hatalar yapıldığı unutulmamalıdır. Bu gün Kuzey Irak yerel yönetimin siyasi ve askeri olarak domine ettiği bölgenin nufusunun %40'nın Türk olduğu; Türk diplomasisi tarafından unutmamalıdır. PKK'nin kökünün kazınması bu gün herşeyden önemlidir. Ancak ileriki tarihkerde PKK gibi unsurları besleyen bir yapı oluşturulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin Lozandan kaynaklı olarak bölgede garantörlük hakkı oluşurken; bölge siyasetini ve hatta coğrafyasını belirleme hakkımızın oluştuğu unutulmamalıdır. Bu gün Irakın tek bir devlet olarak kabul görmesi mümkün değilken; sadece Kuzey Irak'da 4 ayrı gurup mücadeleye devam etmektedir.  KDP ( Barzani), KYP ( Talabani), ITC ( Türkmen), küçük bir grup olarak siyasal İslamcı Kürt gurup  varlıgını ortaya koymaktadır.  Bölgede KDP, KYP ve Irak merkezi yönetimin silahlı güçleri cirit atarken bölgede İranın ve İŞİD'in terör hücre unsurları ağırlık olarak Türkmenleri hedef almaktadır. Yine aynı bölgede Türk silahlı kuvvetleri uluslararası anlaşmalar gereği askeri varlığı bulunmaktadır. Ne gariptir ki bölgede İngili özel kuvvetleri, ABD askeri birlikleri, Fransız lejyonları ve ne hikmetse Belçika askeri unsurları bulunmaktadır.  Bölgede sadece bunlar mı var? Baş rol üstlenen İran özellikle Rus istihbaratı ile her taşın altından çıkmaktadır. İran bir taraftan askeri unsurları ile varlığını ortaya koyarken, desteklediği paramiliter unsurlarla bölgede şeytanın aklına gelmeyen operasyonlar yürütmektedir. Bir taraftan da Şia kültür emperyakizmini bölgeye zerk etmektedir. Bu konu ile ilgili bir örnek vermem gerekirse Afganistandan gelen göcmenleri tasnif edip Peştunları Türkiyeye yönlendirimekte, Afganistandan gelen Türk kökenlikeri ise soyup soğana çevirerek terör örgütlerine pazarlamaktadır.

Yukarıda Kuzey Irak ile ilgili küçük bir analiz yapmaya çamıştım. Şimdi ise Türkiyenin kesinlikle yapması gerekenleri yazacağım. İlk olarak bölgedeki Türk unsurların mezhep ayrımından kurtarılıp tek siyasi çatı altında birleştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma ile beraber Türk unsurların güvenliği ile ilgili çok ivedi olarak askeri ve polis yapısı aktif hale geçirilmelidir. Tüm dünya şunu iyi bilmelidir. Bölgedeki Türk unsurunın burnu kanarsa cehendemin kapısının açılacağı unutulmaması dünyaya anlatılmalıdır. Uluslararası anlaşmalar gereği olarak bölgedeki devletsizlik Türk Devletininin bölgede yönetimi ele alma hakkını muhakkak kullanmalıdır. Kısaca bölgede bir Kürt devleti oluşturulmasına Türk Devleti kesinlikle izin vermemelidir. 

Sonuç olarak Türk Dışişleri PKK'yı yok etme için Kerküke Peşmergenin girmesine göz yumarsa bu durumun siyasi ve askeri sonuçlarını iyi hesaplamak zorundadır. Bu gün Türkiyenin PKK'yı yok etmek için yeni ve daha güçlü bir PKK sempatizanı devlet kurulmasına izin vermememidir.