Herkesin bildiği ancak popülist söylemler dışında bir şey duymadığımız bir konuyu ele almaya çalışacağım. Mehmet Osman Kavala. Gezi olaylarının belki en önemli ve tek zanlısı. İlk olarak bu Mehmet Osman Kavala ’ya bir bakalım kimmiş bu adam?

              2 Ekim 1957 yılında Paris’te dünyaya gelen; insan hakları savunucusu ve iş insanı olarak tanımlanıyor. İstanbul Robert Lisesi’nde öğrenim gördükten sonra Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden mezun oldu. Babası Mehmet Kavala’nın 1982 yılında vefat etmesinin ardından, Kavala Grubu’nda yönetici olarak çalışmaya başladı.  Osman Kavala, Türk-Polonya İş Konseyi, Türk-Yunan İş Konseyi, Center for Democracy in Southeast Europe ‘Güneydoğu Avrupa’da Demokrasi Merkezi’ gibi çeşitli iş ve toplumsal kuruluşların yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. Osman Kavala, 1984 yılında Bilim Sanat Kültür Hizmetleri Kurumu'nun (BİLSAK) kurucuları arasında yer aldı. 1990'lı yıllarda TEMA Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Demokrasi ve Uzlaşma Merkezi'nin kuruluşunda yer aldı. Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı; (TÜRSAK), Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı; (TESEV), Kültürel Mirası Koruma Derneği; (KMKD), Hafıza Merkezi, Tarih Vakfı gibi kurumların yönetim kurullarında yer aldı. Uluslararası Af Örgütü'nün bağışçısı oldu.

               Kavala ailesinin atası olarak bilinen İbrahim Ağa, aslen Konyalı olup, Osmanlı döneminde Edirne'ye gelmiş ve Makedonya'da Kavala şehri kalesine bekçi başı olarak tayin edilmişti. Bugün Yunanistan’da bulunan Kavala kentine yerleşen İbrahim Ağa'nın kardeşi Tosun Ağa, şehrin mütesellimi olurken; onun oğlu Ali Tosun Paşa da Osmanlı Devleti'nde Beylerbeyi vazifesindeydi. Osman Kavala’nın dedelerinden birisinin de Medine Müdafii Fahrettin Paşa olduğu iddia edilmektedir. Osman Kavala Türk edebiyatının mihenk taşlarından sayılan Tarık Buğra’nın kızı ile evlidir.  

“Kızıl milyarder” lakaplı iş adamı Osman Kavala Türkiye aleyhine ajanlık faaliyeti yürüten STK'ların finansörü olduğu öne sürülerek 19 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındı. Mehmet Osman Kavala, 1 Kasım 2017 tarihinde "Anayasayı ihlal" ve " Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından tutuklandı.

Osman Kavala hakkında onlarca suçlama yapıldı. En ilginç olanı ise Fetö terör örgütü tarafından yapılan operasyonlarla Kavala PKK’ya iltisaklı hale getirilmek istenmişti. Osman Kavala’nın başkanlığını yaptığı STK’ların Fetö terör örgütü tarafından ele geçirilme faaliyetleri dikkatten kaçırılmamalıdır. 

Bunları bir kenara bırakarak yazımın başlığına dönelim. İlk olarak DEVLET tanımını kısaca yapalım.  Sokrates’in öğrencilerinden olan M.Ö 427-347 yıllar arasında yaşadığı düşünülen ünlü filozof Eflatun’un tanımı şu şekildedir.

Batı tarafından Platon olarak bilinen Doğu medeniyeti tarafından Eflatun olarak isimlendirilen bu filozof ideal devlet anlayışı insan ile devleti bir tutulmuştur. Platon'a göre devlet denilen mekanizma büyütülmüş insandır. Platon insanın ruh ve bedenden oluştuğunu, insan ruhunu da istekler, akıl ve irade olmak üzere üç bölüme ayırmıştır. Platon'un devlet anlayışı da üç bölüme ayrılmıştır. Yöneticiler akla, savaşçılar-devleti korumakla yükümlü olan kişiler iradeye ve meslek sahibi sınıf ise ruhun istekler bölümüne tekabül etmektedir. Platon'a göre devlette bulunan bu üç kısım aklıyla, iradesiyle ve istekleriyle birbiri arasında çatışmaya girmeden, sağlıklı bir şekilde yaşarsa ideal devlet meydana gelecektir.

Modern anlamda devlet tanımı, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik gerekmektedir. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Hukuk Devlet ilişkisinin kavranması devleti güçlü kılarken halkı da müreffeh ve mutlu bir geleceğe taşımaktadır.

             Peki İslam düşünürlerinden olan Farabi Devleti nasıl tanımlamış?

              Farabi, devletin akıl ilkesinden kurulan bir yönetim olduğunu savunan bir düşünürdür. Farabi en yüksek mutluluğun aracı olarak da aklı görmekte ve her aşamada aklı kullanmak gerektiğine inanmaktadır. Bu perspektifte bir erdemli şehir portresi çizen Farabi hiyerarşik yapıda kurduğu bu portrede en üstte hükümdarı gören bir yapı inşa etmiştir. Onun için şehir aynı zamanda sağlıklı bir vücuda benzemektedir ve organlar arasındaki önem de şehrin kısımları için geçerli görülmektedir. Devlet tanımlamasında Platon’dan etkilenen Farabi, insanların tek şahsın idaresi altında toplanıp kurulu bir devlet düzeni içerisinde bulunmalarını uygun görmektedir.

Peki hükümet devlet midir? Aralarındaki fark nedir?

              Fark şu şekildedir. Devlet, devamlı ve süreklidir. Hükûmet ise geçicidir, kısa ömürlüdür. Hükûmet, devlet otoritesinin işletilmesini sağlayan bir araçtır. Hükûmet sadece devletin beyni olma görevindedir. Modern Parlamenter demokrasilerde bu bir seçim ile gerçekleşir. Yarış sonucu kazanan gurup ya da siyasi erk devlet aygıtını bir sonraki seçime kadar kullanma hakkını elde eder. Tabi ki bu seçimlerin yapılabilmesi ve yönetimin değişmesi için hukuk dediğimiz kurallar bütününe ihtiyaç vardır. Hukuk, devletin yetkili organları tarafından toplumsal ilişkileri düzenlemek amacıyla konulan maddi yaptırıma bağlanmış olan uyulması zorunlu kuralların oluşturduğu sistem olarak tanımlanır. Bu kurallar bütünü asla kişiye ya da guruba özel olamaz. Hukuk taraflı olamaz, uluslararası normların dışında olamaz. Hukuk bir kişinin ya da zümrenin inisiyatifinde bulunamaz. Hukuk Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Yüce Türk Milleti adına karar verir.