2022 yılının bitmesine sayılı günler kalmıştı. 
27 Aralık akşam üzeriydi ve bir haber; Baban öldü dediler. Babam son dönemlerinde iyi değildi. Ve bizde evet bekliyorduk bu haberi !
Umut azalmıştı çünkü, ama bu sözü duyunca o an donup kalıyor insan !
Şaşırdım ne yapacağımı bilemedim o an babama gitmek istedim,sormak için! Baba şimdi ne yapmam gerekiyor diye ?
Ama babam yoktu ve artık olan olmuştu. Hastahaneye gittik gerekenler yapıldı. 

Ertesi sabah kardeşlerim ile beraber,Babamı kendi ellerimle yıkadım ve kendi ellerimle toprağın koynuna koydum.Üzerini bir yorgan gibi toprak ile örttük.Ve anladım ki beni bu dünyada, büyütmeye çalışan, yetiştirmeye çalışan koruyan,kollayan düzgün doğru bir insan olmam için  uğraşan ve hiç bir canlıya zarar vermeyen, zarar görmesin diye didinen uğraşan, sadece sesi ile arkamda bir yüce dağ gibi duran ve bu gücü hep hissettiren babam artık yok ve olmayacak! 
Ve anladım ki onun ardından geride sahip olduğum mal mülk ve para ile hiç bir kan bağımın olmadığını!
Baba kaybı çok ayrı ve acı bir hismiş meğer!

Ve o andan sonra insan soruyor kendisine;
O zaman bu hırs niye !
Bu doyumsuzluk niye !
Anladım ki büyümüşüm ben ve 
Büyüdüğümü bize meyveler sebzeler,buğdaylar veren toprak öğretiyormuş meğer!
Babamı içine alan toprak o gün orada….

Hayat hep birşeyler öğretmeye devam ediyor hiç beklemediğin anlarda bile olsa ! 
Ertesi gün Hollanda’dan arkadaşım aradı beni başsağlığı için 5  yıl beraber arabayla, her hafta sonu Fransa'ya gidip geldiğim, 5 yılı beraber paylaştığım arkadaşım, kardeşim gibi gördüğüm sevgili Şaban aradı.
Abi Hollanda ya ne zaman geliyorsun diye!

Bende 'aksilik olmaz ise Şubat gibi geleceğim Amsterdam’a Şaban' dedim. Oda 'tamam abi geldiğinde eşim ile geleceğiz başsağlığına' dedi. 
Ve 11 Şubat geldi biz istanbul’dan bindik uçağa Amsterdam’a uçtuk. Havaalanına indiğimizde ve bavul beklerken bir telefon;

'Şaban öldü' dediler.
Hiç beklemediğin bir haber ve ölüm! O bana başsağlığına gelecek iken ben ordan onun evine başsağlığına gidiyorum. Daha çok gençti henüz 41 yaşındaydı. 
Ve anlıyorsun ki insanoğlu işte başına her an ne geleceğini bilemiyorsun..

Ve 10 ilimizi etkileyen yüzyılın felaketi deprem vurdu ülkemizi..
Binlerce çocuk, genç, yaşlı demeden gelen ölümler, yaralılar.
Geride yıkılan evler, kalan enkazlar...
O kadar çok acı varki ! 
Artık alışıyorsun başkada çaren kalmıyor,çünkü bu acılar insan için varmış diyorsun..

Artık yetinebilirliği öğrettim kendime. 
Her şartta her koşulda bir beden olarak kendime yetebilmeyi
Kalp kırmamayı,
İnsan üzmemeyi ve 
Seni yalnız hissettiren insanlar ile olmaktan ise uzak kalmayı ve kendi başına yalnız kalmanın belkide daha huzur verici olduğunu öğrettim kendime..

Mecburi ortamın olmadığını istediğin an çek git özgürlüğünün olduğunu,
Laf yetiştirme derdi , üstünlük çabaları,sevmiyor ama seviyor görünümü,beğenmiyor ama beğeniyor izlenimi..

Ve bunlar gibi anlamsız hissiz davranışlar,duygusuzluklar 
Bana göre değilmiş anladım. Aslında olmamalıymışta zaten..
 
Bütün bu seni bir insan olarak kötü hissettiren artık ne varsa  hepsi çöp kutusuna..

Bundan sonra,
Sadece beni bana iyi hissettiren insanlar olacak.
Onlara vakit ayırabilirim,
Sohbet edebilirim, eğlenebilirim. 

Babam ile akşam otursak sabaha kadar anlatsa dinlerdim.
Çünkü keyifli eğitici ve eğlenceli idi. 
Yani kısacası,
Bu kadar üzüldüğüm acılardan sonra kalan ömrümde
Beni üzecek insanları almayacağım hayatıma,
Hele bakalım pişmanlığında olmamak için. 
Geride kalan ve dünler üzerine söylenen keşke kelimesini kullanmamak için.
Babama ve toprağa sözüm var….
Söyleyebileceğim tek şey
Hayatınızın gidişatını seviyorsanız 
Değiştirmeyin…
Ama sevmiyorsanız değiştirin!


Sevgilerimle. 
Aykut TORUNOĞULLARI