4.Yüzyıl sonlarında japonya'da tahta çıkan Nintoku halkının durumunu degerlendirmek için saray kulelerden en yükseğine çıkar ve etrafı seyreder. Görebildiği kadarıyla evlerden hiç duman yükselmediğini, halkın gülümsemediğini görür. Japonya'nın 16. İmparotoru olan Nintoku halkın fakirliğini sonlandırmak için bir karar verir. Nintoku'nun verdiği karara en çok saraydaki üst düzey bürokratlar ve din adamları karşı çıkar. Yine de kararını uygular ve sarayında ki bir çok kişiyide üç yıllığına izine gönderir. Üç yıllığına halkınnın da saray için değil kendi namı hesaplarına çalışmalarını emreder. Üç yılın sonunda tekrar aynı kuleye çıkarak etrafa bakar. Bu defa evlerden dumanların yükseldiğini, halkın kendine geldiğini ve halkın yüzünün güldüğünü görür. Nintoku bu olay sonrası tarihin güzel sayfalarına şu sözleri ile kaydedilir. "Halkın fakirliği bizim fakirlimiz, halkın zenginliği bizim zenginlimizdir" der.
Paranın piyasadaki değerini anlatmak için iktisatçılar şu olayı anlatır. ABD'de bir ilaç mümessili küçük bir kasabada gecelemek ister. Ancak ilk gözüne çarpan otele girer. Resepsiyon görevlisine boş odalarının olup olmadığını sorar. Boş odaları varsa görmek istediğini söyler. Resepsiyon görevlisi "efendim son bir odam var. Gecelik fiyatıda 100$ dır; 100$ verirseniz hemen size rezerve edeyim" der. "Siz de odaya bakın begenirseniz kalırsınız, beğenmezseniz 100$ nızı alırsınız" der. İlaç mümessili kabul eder ve 100$ verir. "Şayet beğenmezsem 100$ mı alırım ha" diyerek uyarır. Resepsiyon görevlisi "tabiki efendim ne demek" der. Belboy ile odaya çıkan mümessil odayı incelerken belboy ile sohbeti koyulaştırır. Bu arada otelin borçlu olduğu kasap resepsiyon görevlisinden ilaç mümessilinin verdiği 100$ alır. Kasap 100$ alarak borçlu olduğu lastikciye aynı 100$ verir. Lastikci bu 100$ı daha önce misafirlerini ağırladığı otele olan borcunu ödemek ister ve otele giderek 100$ borcunu öder. Bu arada ilaç mümessili ile sohbeti biten belboy odayı beğenip beğenmedini sorar. İlaç mümessili otelde kalamıyacağını söyleyerek resepsiyona iner. Resepsiyon görevlisi ile konuşan ilaç mümessili parasını ister. Resepsiyon görevlisi lastikcinin getirdiği, esasen mümessilin verdiği 100$ı mümessile tekrar verir. 100$'nı alan mümesil başka bir otel bulmak için ayrılır. Burada ki esas soruyu sormayacağım. Eminim ki hazine bürokrasisi bu sorunun cevabını biliyordur. Hatta hikayenin aslınada vakıflardır.
Ancak görünen o ki 100$'ın doloşımıyla piyasada işlerin devam etmesini sağlıyor. Yukarıdaki Japon imparatorun fakirliği önlemek için halkın kendi namı hesabına üç yıl boyunca çalışması sonucu ortadayken; 100$'ın dolaşımının ekonomiye etkisi ve sonrası herkesin borcunu nasıl ödediği ortadayken Türkiye'de ekonomi bürokrasisi ne yapmaya çalışmaktadır? Müstemleke valisi gibi halka kemer sıktıran garibanın gırtlağını sıkan Sayın Mehmet Şimşek belki batıdan belki doğudan etkilenir. Sayın Mehmet Şimşek İngiliz bankerler adına tahsilat yapmak için vergi artırımları yapacağına özel vergi affı ile Londa'da 10 numaralı apartmana komşu sokak ve binaları satın alanların peşine düşsün. Pazar esnafinın Ibanını takip edeceğine milyon dolarları hesaptan hesaba atanların bu parayı nereden bulduklarını sorsun. Altın tozu ile kahve içenleri, menzile ulaşmak için her yol mübah diyen ihanet şebekelerini, dini pazarlayıp parayı cukkalayanları, bir yetmez beş yerden maaş alan yeteniksizleri, dindar ve kindar tefecileri mercek altına alsın. Konut sorunu ve konut vergisi ile ilgili çözüm arıyorlarsa; 17 milyon göçmenin hemen 15 milyonunu Avrupa'ya, ya da geldikleri ülkelere geri göndersinler. Biraz akıllı olsunlar, biraz akıllı olalım. Avrupa nasıl göçmenleri seçerek alıyorsa bizde aynısını yapalım. Adını degistiren, düne kadar anasının babasının Usame olarak çağırdığı adam, adını Oğuz olarak değiştiriyor. Bunları hemem göndersinler. Bu gün adını Oğuz diye değiştiren yarın adını Aleks yapmaktan çekinmez.
12 Eylül askeri darbesi ile şehirlerin çeperlerini saran hazine arazilerini işgal edenleri hatırlar mısınız? Bu gecekondular bir taraftan hazine arazilerini talan ederken bu gecekindular illegal örgütlerin elemen depoları olmuştu. İşte bu hazine arsalarını talan eden örğütler ve bu gecekondulardan yetişen nesil günümüzde bir anda 100'lerce gayrimenkule sahip oldular. Arsızlar ve örgütler milyonlarca insanımızın hakkını gaspettiler. İllegal örgütler marifeti ile devlet arazilerine konan bu gurupların çocukları şehirlerde emlak piyasasını kontrol eder hale geldi. Hiç bir meziyeti olmayan cahilliği ile övünen bu tiplere ses çıkarmayan Sayın Şimşek emekliliğinde bir ev daha alıp bu evden kira alan emekcinin gelirine göz dikiyor. Sayın Şimşek'in yapması gereken şudur. Oturduğu evin sahibi ise gayrimenkul vergisi ödememeli. Oturduğu ev haricinde evi olup kiraya veriyorsa makul bir vergi alınmalı. Oturduğu ev haricinde iki evden kira alanlar için başka bir parametre uyğulanmalı. Ancak 3 ve daha fazla gayrimenkulden kira geliri elde edenlerin dikkatle incelenmesi gerekiyor. Helehele 20 ve üzeri gayrimenkulden gelir elde edenlerin mercek altına alınması gerekiyor. İşte bu bol miktarda kira geliri olanlar işi öyle bir azıttılar ki; emlakcının aldığı üç kuruşa göz dikmekten çekinmiyorlar. Lafa gelince tüm restorantlar ağzına kadar dolu diyen maliye bürokrasisi lüks lokantaların önünde pusu kursunlar. Dolarla bahşiş verenleri, yabancı kredi katı ile astronomik ödeme yapan Türk vatabdaşlarını milyon dolarlık araçları alabilen soytarıları, istakoz pozu veren zilletvekillerini, milyon dolarlık yat alan siyasal islamcı kılıfı ile piyasa manüplatörlerini, kamu kurumlarına çöken ahlak abidesi görünümlü ahlaksızları incelesin. Çiftciyi borç batağına sürükleyen ziraat odalarına yüz yıldır çöken grupları incelesin. Temiz calışanları tenzih ederek söyleyeyim organize sanayi adı altında organize suç örgütü gibi çalışan yerler mercek altına alınsın. Deli dumrul hesabı gibi geçenden beş akçe geçmeyenden 10 akçe almak devletin sahibi olan bu milleti fakirleştirirsiniz ama yok edemezsiniz.