1984 Dursunbey doğumlu; aslıda nesli de bey olan gencecik bir ülkücüyü, aslan gibi bir Türk milliyetçisini, gelecek vaat eden bir akademisyeni, dağ gibi bir babayı, şefkatli bir kocayı, vefalı bir evladı Ülkü Ocakları Genel Başkanı olmuş bir cengaveri Ankara’nın göbeğinde kalleşçe katlettiler.
Sinan Ateş ne tabutlukları, ne 80 öncesi siyasi çalkantılı yılları, ne de 12 Eylül askeri darbesinin işkencelerini yaşamıştı. Ancak 12 Eylül askeri darbesinin hazırladığı bu günleri iyi okumuş ve Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk olmanın ve Atatürkçü olmanın ne derece zor olduğunu görmüştü. 2019 -2020 yıllarında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış daha sonra da Hacettepe’de akademik kariyer için göz nuru dökmeye başlamıştı. Ülkü Ocakları içerisinde FETÖ'cülere karşı ciddi mücadele veren bu gencecik akademisyen karanlık mihraklarca kalleşçe katledilmiştir. Kimi kaynaklar Ülkücülerin kendi içlerindeki bir hesaplaşma dese de, Türk siyasetini sarsacak derece önemli bir suikast olduğu unutulmamalıdır. Bugüne kadar vuku bulan en önemli suikastlardan birisi olması ayrı, tam seçim öncesi böyle bir suikastla Türk Milliyetçilerinin darmadağın edilmeleri ayrı. Bu suikastla Türk Milliyetçileri pasifize edilmiş, hatta Ülkücü kadrolar içerisine yerleşmiş, para ile ruhunu şeytana teslim etmiş unsurların pervasızlıklarını ortaya koymuştur.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı normal şartlarda bir suikastla katledilmesi mümkün değildir. Ancak Ülkü Ocakları Genel Başkanına suikast düzenleyenlerin ya aklını kaçırmış ya da gerçekten dünyanın ne kadar küçük olduğunu bilmeyen beyinsizlerden olması gerekmektedir. Ancak artık sihir bozuldu. Ülkü Ocakları Genel Başkanı da kalleş bir kurşunla öldürülebiliyormuş. Üstelik kendisi gibi Ülkücü olduğunu iddia eden ruhunu şeytana satmış üç kuruşluk kişilerce.
İlizyon Yaşadığımız ise simülasyon
Bugünkü yaşadığımız her şeyi neredeyse Ak Parti iktidarı söylemişti. Kimi zaman Sayın Erdoğan, kimi zaman AK Parti temsilcilerinden birisi.
Atalarımızın dediği gibi. Benim oğlum binâ okur döner döner yine okur.
Evet iktidar yaptığı yanlışları ısrarla tekrarlamakta bir mahsur görmüyor. Sonuç yanlış çıkıyor ancak sonucun yanlış çıkması ya içerdeki hainlere ya da dış mihraklara bağlanıyor. Ancak vatandaş bu yaşananları herhalde simülasyon olarak görüyor. Vatandaşa yapılan ilizyonla iktidarın yaptığı hatalar bile muhalefete özellikle CHP’nin hanesine yazılıyor. Bu gerçekten siyasi bir mühendislik ve siyaset tarihinin yazacağı vakadan başka bir şey değildir.
Son 20 yıldır iktidarda ol; iktidara gelmek için zamanında şunları sırayla söyle.
1989 tarihinde Erzincan’da konuşma yapan O zaman Refah Partisi İstanbul il başkanı, bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayip Erdoğan bakalım neler demiş.
* “Ama sayın başbakan çıkıyor televizyona. Ne diyor? Efendim, bizde benzin Avrupa’dan daha ucuz. Onun için zam yaptık. Kardeşim şu anda Almanya’da benzinin litresi ortalama rakam veriyorum size bir mark. Bu ne demektir? Yani orada çalışmayan benim işçi Ahmet kardeşim maaşıyla 1400LT benzin alabilir, çalışmayan! Peki Türkiye’de çalışan işçi Ahmet? 120 LT benzin alır. E hani? Ama benim saf kardeşim de diyor ki: Doğru ya hakikaten Almanya’da bir Mark. Bir Mark kaç lira 1200 lira. Bizde benzin kaç lira 1125 lira. Bak bizde benzin daha ucuz. Saf olma kendine gel. Ekonomide kaide alım gücüyle ölçülür”
01.12.2021'de ise Sayın Cumhurbaşkanımız bu defa şunları söylemiş.
“Petrolden üretilen akaryakıtı Avrupa dahil kullanıcılara en ucuza kullanıcılara veren biziz”
Bu metin sadece bir tanesi. Yüzlerce söylemi alt alta yazabiliriz. Dolar düşecek diyip doların füze gibi uçtuğunu mu dersiniz, soğan ve patates teröristleri mi dersiniz, iktidarın en büyük destekçisi üç harfli marketlere karşı iktidarın açtığı bakkallar mı dersiniz. Ama en acısı; Adalet bakanının “Bunlar tecavüzcü değil. Bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş kişiler değil. Tamamen ailelerin ve küçüğün de rızası ile yapılmış işler” diyecek kadar hukuku ve insan haklarını kenara atmış durumdalar.
Sanki bu işleri iktidar ve yandaşları yapmamış, tüm sorumlu muhalefet gibi davranmak ve vatandaşa aktarmak çok büyük bir ilizyondan başka bir şey olmasa gerek. Muhalefetin halka kendisini anlatamaması da bu simülasyondan muhalefetin kendisini bir türlü çıkaramamasından kaynaklandığını düşünmekteyim.