Enflasyonu kim çözer? Yoksulluğu kim çözer? Yolsuzluğu kim çözer? Göçmen konusunu kim
çözer? Terörü kim çözer? Dış borcu kim çözer? İç borcu kim çözer? Avrupanın Türkiye’ye kem
gözle bakmasını kim çözer? ….
Tabiki biz çözeriz. Biz, yani vatandaş. Yani ekonomik krizi iliklerine kadar yaşayan vatandaş. Yani
kaçak göçmenler yüzünden işsiz kalan vatandaş. Yani yolsuzluk yüzünden sesini çıkaramayan
vatandaş. Yani terörden canı yanan vatandaş….
Büyümede son surat ilerlediğimiz iddia edilirken; yoksullaşmada da tabiki birinciliği kimseye
kaptırmamakta ısrarcı bir ülkeyiz sanırım. Parası olana kur korumalı mevduat hakkı tanınırken sabit
gelirli vatandaşın cebinden enflasyon ilüzyonu ile gelirini eritmekte mükemmel bir ülkeyiz. Ne
iktidar ne muhalefet sabit gelirlinin gelirini kur korumalı yapalım diyememektedir. Resmi
rakamlara göre enflasyonun oranı farklı vatandaşa göre enflasyonun oranının farklı olduğu bir
ülkede yaşamanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz hep birlikte.
Her sıkıntı olduğunda bu problemi yine biz çözeriz diyen iktidar enterasan bir siyaset izlemekte. Bu
siyaset 1946 yılında ki Ankara valisinin sözlerinde gizli sanırım. Ankara valisi Nevzat Tandoğan
“…Eğer Türkiye’ye kominizim gelecekse onu da biz getiririz” dediği milletin derin hafızasına hiç
silinmeyecek şekilde kazınmıştır.
İktidar bu gün yaşanan yoksulluğu biz çözeriz derken şu soruyu kendi kendine hiç sormamakta
sanırım. Madem biz çözeceğiz bu sorunu; peki bu sorunu kim oluşturdu?
Evet bu sorunu mevcut iktidar oluşturdu. Neden oluştu? Kim sorumlu? İç ve dış faktörler nelerdir?
Çözüm önerileriniz nedir? İktidarın çözüm önerisi nedir?
Bu sorulara cevap vermektense iktidar bu sorunların sebebi olarak
muhalefeti göstermekten geri durmamakta. Hatta imkan olsa iktidar tüm kötü şeylerin müsebbibinin
muhalefet yani kendinden olmayanlardan kaynaklandığını; iyi şeyleri bulabilirseniz kendi
iktidarlarından kaynaklandığını söylemekten geri durmamaktalar. Belki bilerek belkide bilmeden
AKP daha siyaset sahnesinde hiç yokken yapılan iyi işleri kendilerine maletmeleri gerçekten tam
bir garabet örneğidir.
Sıkışılınca dış güçler yada dış kaynaklı problem olduğunu söylemek vatandaşın cebinden çalınan
ekmek parasını geri getirmemekte. Bir ülkenin egemenliğinin en önemli unsuru olan para ve
parasının değeri kendi siyasetçisinin “paramızın değer kaybı iyi oldu” demesinden daha acı bir şey
olmamalı. Ne münasebet! Türk parasının değer kaybetmesini iyi bir şeymiş gibi
değerlendiremezsiniz. Ekonomik dengeleri siz yönetmiyor musunuz? Paramız değer kaybetmeden
ithalat ve ihracat dengesini pazarcı Halil Ağa mı oluşturacak? Şayet Halil Ağa oluşturacaksa siz ne
iş yaparsınız? Ya pazarcı yanlış yerde ya da siz.
Bir taraftan Suriye iç savaşı devam ederken; sayenizde Esat Türkiye’ye beş milyon insanını ihracı
etmiştir. Türkiye’yi işin içinden çıkılmaz bir probleme sürüklemiştir. Uluslararası kanunlar ile eli
ayağı bağlanmış devletimiz sayenizde üç beş milyar dolar alacağız diye Avrupanın göçmen deposu
haline dönmüştür. Eskiden Suriye sınır komşumuzken sayenizde artık hem ABD, hem Rusya
komşumuz olmuştur. Suriye sınırları içerisindeki yeni komşularımızın tek hedefi ise PKK
güdümünde bir devlet kurulmasını sağlamak olduğunu biliyoruz. Bunu biliyoruz da, daha önce
yaşanan hendek operasyonunun müsebbibi olan açalım saçılım projesinin yenisinin başlatıldığını
sağır sultan bile duymuş durumda. Hayırdır bu yeni açılım saçılım sürecinde bu defa Kuzey Irak
Yerel yönetimin elinde olduğu bilinen gayri resmi nakit mi gözlerinizdeki ışıltıyı artırdı. Daha düne
kadar ecdadımızı aşalamaktan geri durmayan, Türk mallarına gizli ambargo uygulayan deve çobanı
bedevilerin katil liderini resmi devlet başkanı olmamasına rağmen; devlet töreni ile karşılanması
kabul edilemez. Bu bedevide mi gözlerinizdeki ışıltıyı artırıyor?
Memleketi her tür sıkıntıya sokup, sonrada bu sorunları biz çözeriz demek sadece hayalperestlik
değil aynı zamanda utanmazlıktan başka bir şey değildir. Ancak muhalefette iktidarın yancısı olarak
iktidara destek olmak için tam gaz hata yapmaya devam etmektedir. Hala muhalefet tepki oylarına
talip olmak gibi garip bir saplantı içerisinde; kendi küçük zümrelerinin gazını almak üzere proje yapa dursun.
Türk devletinin yüzüncü yılını kutlamaya aylar kalmışken hala Türk ve Atatürkden rahatsız olan rahatsız şahısların bir an önce kendilerine çeki düzen vermeleri gerekmektedir. Türk Milliyetçiliğini tekelinde tuttuğunu düşünen partilerin iktidarın Türk isminden kurtulma operasyonlarına sessiz kalmaları Türk milletinin gözünden kaçmamaktadır. Dün Kamu kurumlarından kaldırılan T.C yani Türkiye Cumhuriyeti ibaresi kimi rahatsız ediyorsa aynı gurup yine rahatsız olmaya devam etmekte. Fakat bu rahatsız tiplerden rahatsız olmayan milliyetçi partilerde vatandaşı rahatsız etmektedir. Benden söylemesi.