Maraş merkezli peş peşe yaşanan asrın ihmali iki büyük deprem sonrası Adıyaman’da, Pazarcık’ta, Maraş’ta, Elbistan’da, yine Antep’te, Hatay’da ve diğer illerde ilk iki gün AKP-MHP iktidarının olmadığını hepimiz biliyoruz. İnsanlar yaralarını dayanışarak sarmaya çalıştı, bir nebze de olsa hafifletmeye çalıştı. Sadece ilk iki gün değil 2 hafta geçmesine rağmen hala iktidarın gidemediği giremediği köyler var. Oralarda hala enkazların altında insanlar var, çadırsız, aç, susuz soğuktan donan insanlar var. Günlerdir tuvaletini ve kişisel temizliğini yapamayan, salgın hastalıkların pençesinde on binlerce yurttaş var. Ancak hala iktidar önce en üst düzeyde partili cumhurbaşkanı aracılığıyla ardından AKP Sözcüsü Ömer Çelik, aracılığıyla “Biz her şeyi not alıyoruz, gün gelince defterleri açacağız’ diyor, tehdit ediyor, parmak sallıyor. İnsanların acısını görmezden gelen aşırı kibirli, üstten bakan, haktan kopmuş oligarşik bir yapı alan mevcut iktidar hala yaraları tam anlamıyla saramadığı halde OHAL ilan ederek aba altından sopa gösteriyor.
Asıl öfkelenmesi, hesap sorması gereken depremzedelerden rol çalarak adeta zeytin yağı gibi üste çıkan hem suçlu hem güçlü muktedirler de unutmasınlar ki bizlerin de eli kalem tutuyor, biz de unutulmasın diye her şeyi yer altında kalan canlarımız adına not ediyoruz.
Örneğin her şeyi not eden AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in binlerce insan enkaz altında can çekişirken “Cumhur İttifakı olarak hepimiz sahadayız. Hem AK Parti Genel Merkezi hem MHP Genel Merkezi milletvekillerimizi, MKYK üyelerimizi bölgelere gönderdik. Hepimiz bu çalışmalarda üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” diyerek siyasal şov yapmasını unutmayacağız.
Ya da benzer yönde bir açıklama eski AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'den geldi. Metiner, depremin vurduğu Adıyaman'dan bir paylaşım yapan Hamze Temur'a gönderme yaparak AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan övgüler yağdırarak "Adıyaman yalnız değil. Adıyaman'ın arkasında Reis (AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan) var. Adıyaman Reis'in sevdalı olduğu bir şehirdir. Ölenleri geri getiremeyiz. Üzüntümüz sonsuz. Lakin Adıyamanımızı yeniden onaracak Reisimiz var bizim teyzeminoğlu" diye twit atmasını da (her ne kadar gelen tepkiler üzerine twitini silse de) not aldık.
Memleketi Osmaniye’nin de dahil olduğu deprem bölgelerine hiç gitmeyen üstüne üstlük depremde zarar görmeyen villasının kapılarını depremzedelere kapatan MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi de yapılan yardımları hedef alıp, Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur’u hedef göstermesini de unutursak kalbimiz kurusun.
İnsanlar yardım çağrılarını twitter'dan yaparken twitterın kısıtlaması da hiç ama hiç unutulmayacak. İktidara yakınlığıyla bilinen Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, binlerce vatandaşı hayatını kaybettiği depreme ilişkin "Olumsuzluklar çok az aslında, ama tabii onlar çok can sıkıcı olduğu için fazlaymış gibi geliyor bize Aslında ama olumlu taraflarımız daha fazla. Yani bizim toplumumuzun estirdiği esas rüzgâr, dayanışma rüzgârı, bunu unutmayalım. Yani esas dayanışmayı büyütüyoruz. Diğerleri hava cıva, çok önemli değil. Onlara fazla aldırış etmeyin" dediği skandal sözleri de unutulmayacak.
İskenderun limanındaki konteynırlarda çıkan yangına günler boyunca müdahale edilmemesini, en son İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin gönderdiği itfaiye ekibinin yangını söndürmesini de unutmak ne mümkün?
TRT’nin edebiyat parçalayan “artist kılıklı” sözde habercisi Fuat Kozluklu ve sözde sunucusu Nilgün Balkaç’ın yurttaşların verdiği vergilerden maaş alıp yurttaş konuşunca yayını kesmelerini de not aldık.
21 yıllık iktidarları boyunca 8 kez imar affı çıkartan AKP’yi de Erdoğan’ın 23 Şubat 2019’da “144 bin 556 Maraşlı vatandaşımızın sorununu çözdük” ve 24 Şubat 2019’da "İmar Barışı’yla 205 bin Hataylının sorununu çözdük" sözlerini de unutmayacağız.
Dar ve orta gelirli insanların duygularını sömüren, taleplerini istismar eden "İmar Affı" sahtekarlığına bir de reklam filmi hazırlayanlar, o pespaye filmde rol alan sözde karikatürist Hasan Kaçan’ ı da not ettik.
Depreme dayanıklı olması gereken Adıyaman Belediyesi binası, İskenderun Devlet Hastanesi gibi kamu binalarının da kartondan yapılmış gibi yerle bir olmasını da hiç ama hiç unutmayacağız.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na hakaretler savuran ve Fetöcü olduğu iddiaları nedeniyle bir daha aday gösterilmeyen AKP Kahramanmaraş eski Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nu da tapu müdürlüğündeki ağabeyini de ve Maraş’ta yıkılan onlarca binanın müteahhitti olan ailesini de unutmadık, unutmayacağız.
Hatay’da yer alan Valilik Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Yapı Denetim ve Yapı Malzeme Şube Müdürlüğü alelacele yıkılmasını, tek katlı ve depremde hiçbir zarar görmeyen müdürlükteki ıslak imzalı belgeler taşınmadan yerle bir edilmesini, dosyaların yerlere saçılmasını da unutmayalım.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adıyaman'dan canlı konuştuğu sırada önüne depremzede çocukların dizilmesini bir de üstüne Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun önünde duran ve soğuktan titreyen çocuğun kapüşonunu açmaya çalışması da hep hafızamızda kalacak.
Yüzlerce otel, motel, pansiyon varken hatta onu da geçtim öğretmenevi, polis evi, ordu evi, diyanetin yurtları, kuran kursları, TÜRGEV’in, TÜGVA’nın ve birçok yandaş vakfın, derneğin onlarca binası gibi olasılıklar varken üniversiteleri kapatarak KYK yurtlarından öğrencileri yaka paça çıkartılmasını da unutmamalı.
Diyanetin insanlar enkazda ölüm kalım savaşı verirken “Depremzedeler evlat edinilebilir mi” sorusuna utanmazca “Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme konusunda bir sıkıntı yoktur” yanıtını vermesini de (ayrıca böyle bir dönemde böyle bir soruyu soran insan kisvesindeki sapık mahlukatı da) unutmadık, unutturmayacağız.
Muhalif partilerin belediyelerinin ya da iktidarla ilişkili olmayan STK’ların yolladığı deprem yardım tırlarına, kolilerine AKP amblemi yapıştıranları da deprem bölgesine bile Cumhurbaşkanı talimatıyla giden “günlerdir o kadar yoğun çalışıyoruz ki” algısını yaratmak için sakal tıraşı olmayan bakanları da unutmamak gerek.
Osmaniye’de günlerce halkla dayanışma gösteren TKP üyeleri 'Devleti aciz gösteriyorsunuz, yardım yapamazsınız' denilerek gözaltına alınmalarını da not ettik.
AFAD’ın imam hatipli, ilahiyat fakültesi mezunu, hayatlarında hiçbir afet eğitimi almamış, liyakatsiz yöneticileri yetmiyormuş gibi bir de adeta tüm bu liyakatsiz atamalara tüy dikercesine Karabük Üniversitesi Safranbolu Başak Cengiz Mimarlık Fakültesi Dekanlığına ilahiyat mezunu Prof. Dr. Muhittin Kapanşahin’in atanmasını da yeri gelmişken unutmayacağımızı söylemekte fayda var.
Günlerce deprem bölgesinde enkaz altında kalan iktidarın TV’de organize ettiği ve merkez bankasının, devlet bankalarının ve beşli çetelerin halkın parasıyla bağış adı altında şov yapmalarını da not ettik.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve AKP heyeti, deprem bölgesini ziyaretleri sırasında keyiflice kahkaha atmalarını da not etmeyelim mi?
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, depremde yıkılan Ebrar Sitesi'nin enkazına geldiğinde korumalarının soru sormak isteyen Fox TV muhabiri Gülşah İnce ve "Dört enkazım var" diyen depremzedeyi iteklemesini de tıpkı Soma’da madenci yakınını tekmeleyen Yusuf Yerkel gibi not ettik.
Ama öte yandan silahlı kuvvetleri, maden işçilerini sahaya göndermeden imtina eden iktidara rağmen muktedirin “bir gece ansızın gireriz” diye tehdit ettiği Yunanistan’dan, “affederseniz” Ermenistan’dan, yeri geldiğinde İsrail dölü” diye hakaret ettikleri İsrail’den İran’dan, Macaristan’dan koşan insanları, Meksika’dan gelen birçok depremzedeyi enkazdan kurtarırken ölen kurtarma köpeği Proteo’yu, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de aracının üzerine yüklediği yorganları Türkiye'ye yardım için taşıyan Server Beşirli’yi, depremin ilk anından beri canını dişine takarak çalışan AHBAP’ı, Babala ekibini, Haluk Levent’i, Oğuzhan Uğur’u, günler boyunca televizyon kanallarından yardım çığlıkları atan, enkazların başından bir saat bile ayrılmayan Hatay’ın güzel evladı Gökhan Zan’ı, kaleciliği kadar insanlığı da güzel Volkan Demirel’i, depremin simge fotoğrafındaki enkaz altında can veren 15 yaşındaki kızı Irmak Leyla Hançer’in elini bırakmayan baba Mesut Hançer’inin gözlerini de unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Depremde yakınlarını, sevdiklerini yitiren tüm hayatları boyunca giyimlerinden, boğazlarından kısarak iki göz ev alan ve tüm birikimlerini iki dakika içinde yitiren insanlara karşı bu denli düşmanca, bu denli nobran, bu denli elitist bir tavırla adeta depremzedelerden rol çalarak öfkelen iktidarın 6 Şubat’tan bu yana göstermiş olduğu pratik de milyonlarca insanın hafızalarında yer alacak.
Milyonlarca yurttaş da elbette yaşadıklarını bir yere not alıyor ve seçim günü geldiğinde defteri kebir açılacak ve biz o zaman acılarımızdan, küllerimizden yeniden doğarak Ali Asker’in o unutulmaz ezgisinde söylediği gibi “yitik bir ülkeyi korumaya değil yeniden kurulacak bir ülkeyi aşkla örmek için” kollarımızı sıvayacağız.