Türkiye işçi sınıfı hareketinin tarihinde önemli kilometre taşları vardır; Örneğin Saraçhane grevi, 1966 Paşabahçe grevi, DİSK’in kuruluşu, DGM direnişi, 1 Mayıs 1977 gibi. İşte 15-16 Haziran direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihi içerisinde sanırız en büyük öneme sahip olaydır. Bu tarihlerde İstanbul, İzmit ve Gebze’yi kapsayan bölgede 113 işyerinde 100.000’e yakın işçi işi bırakarak direnişe geçti ve büyük protesto eylemleri yaptı.

Bu büyük direnişlerin hangi tarihsel gelişmeye dayandığını, neye karşı yapıldığını anlamak için, direnişten önceki koşullara değinmekte yarar vardır. Bu büyük direniş, dönemin iktidarının ve burjuva basınının iddia ettiği gibi “işçilerin isyanı”, “baldırı çıplakların başıbozuk bir saldırısı” değildi. Aksine, dönemin Adalet Partisi iktidarı işçi düşmanı kararlarla, işçilerin ellerinden sendika seçme, toplu sözleşme ve grev yapma haklarını almak istiyordu ve işçiler bu saldırıya direniyordu.

274 ve 275 sayılı yasalarda yapılacak değişiklikler üzerine işçi sınıfının devrimci örgütü DİSK başta olmak üzere, tüm ilerici kesimler, devrimciler, sosyalistler tartışmaya başladılar. Bu yasa değişikliği gerçekleşirse ne olacaktı? Neler getirip, neler götürecekti? Ne yapılması gerekiyordu? İşte DİSK, bu değişikliğe karşı hazırlıklı olabilmek amacıyla bu yasa değişikliği gündeme gelir gelmez bir komite oluşturdu. İşyerlerinde de bilinçli işçiler bu konuda düşünmeye ve aralarında tartışmaya başladılar. İşyerlerinde, ileride kararlaştırılacak eylemlerin oluşturulması görevini üstlenerek gerekli çalışmaları yapacak direniş komiteleri kuruldu. Değişiklik önerilerinin meclise gelmesiyle birlikte de bu çalışmalara hız verildi.

Gerçekten yasanın değiştirilmesiyle ilgili tasarı 11 Haziran 1970 tarihinde Millet Meclisinde görüşülüp 4 red oyuna karşı 230 oyla kabul edildi, 214 milletvekili ise oylamaya katılma gereği bile duymadı.

Eylemler Başlıyor

“15 Haziran 1970'de işyerlerinde işçiler işbaşı yapıyorlar, fakat üretime geçmiyorlardı. İşçiler, işyeri temsilcileriyle görüşerek DİSK'i kapatmayı amaçlayan yasa değişikliğini protesto etmeye karar veriyorlardı. İş bırakmayan işçilere de çağrı yapıyorlardı. 15 Haziran 1970 sabahı bütün fabrikalarda çalışmalar duruyordu. İşçiler ellerinde bayraklar, üstlerinde işçi kıyafetleri yolları doldurdular. Yürüyüşler dört ana kol üzerinden gelişiyordu genel olarak. Birinci kol: Anadolu yakasında, Ankara asfaltı üzerinde. İkinci kol: Eyüp-Alibeyköy-Silahtar-Cendere üzerinde. Üçüncü kol: Topkapı-Çekmece-Zeytinburnu güzergâhı. Dördüncü kol: Levent – Boğaz güzergâhı...”(Resimli Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi (4.cilt) / Sosyal-İş yayınları)

Yürüyüşün altında yine bazı örgütler aranmaktaydı; "Dev Genç'in tahriki var diyorlar beyefendi, ama Dev Genç'ten kimseyi görmedik. Sıradan işçiler, hiçbir öncüleri, komut verenleri yok, yürüyorlar sadece... "(Türkiye'yi Sarsan 2 Uzun Gün / Kemal Sülker)

Bütün yollar tutuldu. Trafik durdu. 200 kadar büyük fabrikadan 150 bin kadar iş bırakmış işçi yürüyordu. Ankara-İstanbul trafiği kesilmişti. Haberleşme aksamıştı. Gebze'den başlayan Kartal mıntıkasının işçilerini de alarak dev bir yürüyüş kolu oluşmuştu. Aynı anda İzmit’te de bütün fabrikalarda direniş başlamıştı. Ankara'da direniş hızla yayılıyordu... İzmir’de DİSK'e bağlı sendikaların işyerlerinde oturma grevleri yapılıyordu. Çıkartılmak istenen işçi aleyhine kanunlar büyük gösterilerle protesto ediliyordu.

Hareket siyasîydi. Sloganlar da doğallıkla siyasî karakterliydi. Bu durum eylemdeki sloganlara da yansımıştı. İşçilerin hazırladığı pankartlarda şunlar yazılıydı:

. Yaşasın İşçi Sınıfının Siyasal Ve Sendikal Birliği!

. Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin!

. DİSK’in Varlığına Son Verecek 274-275 Sayılı Yasaları Tanımıyoruz!

. Anayasa-Yasa Dediler İşçi-Emekçi Hakkı Yediler!

. Hükümet İstifa!

. Süleyman Başvekil İşçi Köylü Aç Sefil!

. Soygun Düzenine Son! Ücretli Köleliğe Hayır!

. İşçiyiz, Güçlüyüz, Esir Değiliz!

. Fabrikalar, Tarlalar Her Şey Emeğin Olmalı!

. Özgürlük-Demokrasi İşçilerle Gelecek!

. Üreten de Yöneten de Biziz!

. Bağımsız Sosyalist Türkiye!

. Halklara Özgürlük!

. Kahrolsun Amerika!

. NATO’ya Hayır!

. Zulüm Bir Gün Duracaktır- Halk Zinciri Kıracaktır!

İkinci gün de aynı güzergâhlarda yürüyüş devam etti. Uzunluğu 2-3 kilometreyi bulan yürüyüş kolları şehrin merkezinde birleşmek istediler.

“Bazen çatışmalar çıktı. Kartal Kadıköy yürüyüş kolunda, Levent yürüyüş kolunda hadiseler çıktı. Polisin ve emniyet kuvvetlerinin her türlü direnişine rağmen işçiler barikatları ve engelleri kaldırarak ilerlediler. Çıkan çatışmalarda 3 İşçi öldü. Polislerden ağır yaralananlar oldu. Kartal-Kadıköy yürüyüş kolu bir AP binasını ve Demirel'in kardeşlerine ait bir fabrikayı tahrip ettiler. Birçok işçi ve polis yaralandı...” (Resimli Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi (4.cilt) / Sosyal-İş yayınları)

İkinci gün AP iktidarı alelacele toplanarak Adapazarı, İstanbul, İzmit, Zonguldak illerinde

Sıkıyönetim ilan etti. Asker ile işçi karşı karşıya getirilmek istenmişti.

Çatışmalar sırasında yaşamlarını yitiren İşçiler Mehmet Gıdak, Yaşar Yıldırım ve Mustafa

Baylan'dı. (Üç İşçinin dışında Yusuf Kahraman (Toplum polisi) ve Abdurrahman Bozkurt ta

(Kadıköy, Fenerbahçe İşkembecisi) ölmüşlerdir.)

İkinci gün saat 17.00'de Kadıköy'de sessizlik vardı ve iki günlük direniş/ eylem sona ermişti. İkinci gün eylemler sürerken DİSK Yürütme Kurulu 1. Ordu Komutanlığı'na çağrıldı. Orgeneral Kemal Atalay saat 14.00'te görüşmek istiyordu. DİSK'in üç Kemal'i DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Genel Başkan Vekili Kemal Nebioğlu ve Genel Sekreter Kemal Sülker görüşmeye gittiler. DİSK yöneticileri daha sonra da İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu ile İstanbul Valiliğinde görüşme yaptılar. Her iki görüşme de tartışmalı geçti.

Sıkıyönetim ilan ediliyor

Bakanlar Kurulu öğleden sonra toplantı yaparak 16 Haziran 1970 tarih ve 7/810 sayılı kararı ile sıkıyönetim ilan etti. Sıkıyönetim Komutanlığı'na da 1. Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Atalay atandı. Sıkıyönetim ilanı kararının onayı için TBMM olağanüstü toplantıya çağrıldı. Aynı gün Sıkıyönetim Komutanlığınca ilk tebliğ, 17 Haziran 1970 tarihinde de yedi tebliğ yayınlandı.

“Sıkıyönetim üzerine İstanbul ve İzmit'te grev ve gösterilerin durdurulmasına karşın, işçiler protesto eylemlerini İzmir, Ankara, Adana ve Gaziantep gibi illerde sürdürdüler. Bu illerdeki gösteriler, 1317 sayılı yasa 29 Haziranda Senatoca kabul edilince ve yasa Resmi Gazetede, Ağustosta yayımlanınca daha geniş boyutlara ulaştı. Bu arada Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ile Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri, yasanın Anayasaya aykırı olduğunu bir bildiriyle kamuoyuna duyurdular.” (Türkiye'de İşçi Hareketi 1908-1984 / M. Şehmus Güzel)

Yasa uygulanamıyor

1317 Sayılı yasa TBMM'ce kabul edilmesine, Resmi Gazetede yayınlanmasına karşın, uygulama olanağı bulunamadı. Önce TİP, daha sonra CHP yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdular. Anayasa mahkemesi, 274 Sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan, işçi sınıfının siyasal düşünce, sendika ve konfederasyon farklılığını bir yana bırakarak demokratik direnme hakkını kullandığı 15-16 Haziran'a neden olan 1317 sayılı yasayı iptal etti. Böylece 15-16 Haziran'ın boşa gitmediği, işçilerin ve DİSK yöneticilerinin boş yere karşı çıkmadıkları da kanıtlanmış oldu.