Bir grup “endişeli Müslüman” her sene yılbaşı yaklaşırken diğer Müslümanları Noel’i kutlamamaya çağırır, eylem yapar, Noel Baba’nın kafasına silah dayar, şişme Noel Baba’yı sünnet eder. Bu saçmalıklar her sene mutat devam ederdi ancak 2017’ye kadar. Endişeli Müslümanların “hoş görülen”, “fikir özgürlüğü” olarak görülen bu ipe sapa gelmez, en küçük zeka kırıntısı görülmeyen nümayişleri sonunda radikal bir kökten dinci 2017 yılbaşı kutlaması yapıldığı esnada bir gece kulübünü basarak 39 insanı katletti. Bu yıl da covid-19 pandemisini bahane eden muhafazakâr iktidar, tabanının kronik noel-yılbaşı alerjisini okşarcasına önce yılbaşı tatilinde 4 gün sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ardından da evlere tıkadığı halkın evde “kızlı-erkekli” “rakılı-biralı” kalabalık yılbaşı partileri-eğlenceleri yapmalarını önlemek adına kolluk kuvvetlerinin evlere baskınlar yapacakları uyarısında bulundu.
Peki, bilerek ya da bilmeyerek birbiriyle karıştırılan Noel ve yılbaşı nedir, ne zamandan beri kutlanılır, kimler kutlar? Hadi hep birlikte bu soruları yanıtlayalım…
M.S. 353 yılında, Kilise, “kış gündönümü bayramını Hıristiyanlaştırmak için”, Hz. İsa’nın doğumunu 25 Aralık’ta kutla¬mayı kararlaştırdı. Aslında, bu karar rakip bir din olan Mitracılığı bitirmeyi amaçlayan müthiş bir taktik hatta saldırıydı. Mitracılık, Hıristiyanlığa tehlikeli biçimde benziyordu: Tanrısı Mitra, mutlak güç sahibi babası Ahura Mazda tarafından yaratılmıştı ve tam da dünyanın yenilmez güneş tarafından yeniden fethedilmesini işaret eden o günde yeniden doğmuştu. Aryan tanrısı Mitra, müritlerince şu özlerle yüceltiliyordu: “Sen sonsuz kanı dökerek bizi kurtardın.”
Yenilenmeyi işaret etmek için, Mitracılar çam ağacı¬yla simgelenen bir fidan ekiyorlardı. Böylelikle Pagan ritüeli Kilise’nin girişimiyle 17 yüzyıl boyunca varlığını sürdürdü.
Mitracılık İspanya’dan İngiltere’nin kuzeyine kadar bütün Avrupa’ya yayılmıştı ve Anadolu’dan şimdiki Tunus’a kadar bütün Akdeniz havzasında hüküm sürüyordu. Onu saf dışı bırakmak uzun zaman aldı. İsmini eski Roma’ya özgü “Natalis solis invicti” kalıbından, yani “yenilmez güneşin doğumundan” alan Noel günü ise varlığını sürdürdü.
Ölçülü bir tabirle dinsel çarpıtma diyeceğimiz ve o kadar usturuplu olmayan bir dille gasp olarak nitelendirilecek j şeyin karşılığında, Hz. İsa, Mitra'nın yerini aldı. Bu zaten tek örnek değildi: Kiliselerin kapısına okunmuş su kabı yerleştirme geleneğinin doğrudan Mitracılık’tan alındığını pek az mürit bilir. Bu dinin tapınaklarında, müritlerin ellerini temizlemeleri için kapıya bir kap su konurdu.
Nardugan Bayramı
Asya Türkleri gecelerin kısalıp günlerin uzamaya başladığı dönemde akçam ağacını süslerler, ateş yakıp etrafında dans ederlerdi. Bu gelenek halen devam etmekte ve Nardugan Bayramı adıyla bilinmektedir. ‘Nar’ ateş ve ‘dugan’ doğan demek olduğundan Nardugan “doğan güneş”, yani uzayan gün anlamını taşır. Hayat ağacına bağlı bir diğer inanç da bu ağacın göğü tuttuğu ve göğün insanların üstüne çökmesine engel olduğudur. Noel ağacı süslemesi de Asya kökenli olup, Türklerin Avrupa’ya hediye ettiği bir kadim inançtan türemiştir.
Kürtlerin Kalo Gaxan’ı
Yeni bir yıla girmenin her dinde, her inançta, her coğrafyada farklı ritüelleri var. Dersimliler ise yüzyıllardır, yeni yılı Kalo Gaxan Bayramı ile kutlar. Kalo Gaxan, Dersim coğrafyasında Alevi- Kırmanclar tarafından kutlanan (Sivas, Dersim, Erzincan, Bingöl, Muş) günümüze kadar gelebilmiş eski bir gelenektir. Gaxan kelimesinin kökenine ilişkin net bir bilgi olmasa da Xan (eski) Kırmancki/Zazaca’ da yılın son ayına verilen isimdir, “Kal-Kalo” ise Kürtçe’de yaşlı anlamına gelir. Kalo Gaxan; eskinin uğurlanması ve yeni gelen yıla merhaba anlamı bu çağrışımı yapıyor. Kalo Gaxan; Aralık ayının üçüncü haftasında başlar ve Ocak ayının ilk haftasına kadar sürebilir.
Peki, Hz.İsa'nın doğum tarihi nedir?
Luka İncili, ve yalnızca o, Hz. İsa’nın, “bir yemlikte” yani bir ahırda doğduğunu özellikle belirtiyor, çünkü Beytüllahim’de “onların (yani Hz. Yusuf ve Hz. Meryem) evde kalabilmeleri için boş bir oda yoktu.” Bu da Beytüllahim'in tıklım tıklım dolu olduğunu gösteriyor. Oysa yıl içinde bunun olabileceği yalnızca bir dönem vardı ve bu da Kudüs’e çok sayıda müridin geldiği Paskalya za¬manıydı. Bu müritlerin sayısı konusunda tahminler, bir yazardan diğerine kayda değer biçimde (yüz yirmi beş binden üç yüz bine) değişiyor; müritlerin sayısı Kutsal Şehir’in kapasitesini aşıyordu ve dolayısıyla ziyaretçiler komşu şehirlere gidiyordu; yürüyerek bir saatten kısa sürede varılan, iki kilometre ötedeki Bethanie ile yürüyerek iki saatte varılan dokuz kilometre ötedeki Beytüllahim buna dâhildi.
Yani Hz. İsa Nisan’da doğmuştu. Ama hangi yılda?
İncil bize doğumun Caesar Augustus’un emrettiği nüfus sayımı kararnamesinden az sonra (Luka, 2: 2) “Kirinius Suriye hüküm¬darıyken” MÖ 4 yılında ölen Büyük Hirodes zamanında (Matta, 2:1) meydana geldiğini bildiriyor. Dolayısıyla burada bir çelişki var, çünkü bu Romalı iki kez Suriye hükümdarı oldu: İlki, MÖ 3ve 2. YY arasındaydı ve Hirodes öleli bir yıl olmuştu; İkincisi MS 6-7.YY’daydı. Luka yanılmıştı; nüfus sayımı hem Hirodes hayattayken hem de Kirinius’un yönetimi altında olamazdı.
Bu bir İncil yazarının ilk yanılgısı olmayacaktı. Türkiye’de 1924 yılında gün ışığına çıkarılan bir dikilitaş Roma'nın emrettiği nüfus sayımlarının tarihlerini veriyor: MÖ 8 yılında bir sayım ve MS 6 yılında bir başka sayım görülüyor. İkisi de Kirinius’un egemenlik dönemine denk gelmiyor ama lllıodes’in hâlâ hükümdarlık yaptığı olgusunu göz önünde bu¬lundurmak gerekirse, 8 yılında yapılan daha ön plana çıkıyor.
Dolayısıyla Hz. İsa MÖ 8 yılında doğdu.
Bir başka ipucu bu tarihi biraz düzeltmeye sevk ediyor; yalnızca Markos’ta (2:1-6) adı geçen, üç bilge kralı peşinden sürükleyen, Beytüllahim yıldızı denilen yıldız. Bu kişilerin, yabancı üst düzey rahipler olduğunu hatırlatalım, dönemin bütün rahipleri gibi astrologtular. Gelişleri Hirodes’i telaşlandırdı çünkü yıldız onlara yeni bir Yahudi kralının doğumunu müjdeliyordu ve hükümdar bu nedenle tahtı tehlikeye sokabilecek yeni doğmuş herkesin katledilmesini emretti. Gerçekliğine dair hiçbir tarihsel kanıt bulunmayan trajik efsane, David Hughes’ün20 saptadığı astro¬nomik bir olaya değinmek üzere hesaba katıldı: MÖ 7 yılında takvimimizde 7 Mart’a denk gelen bir tarihte, Satürn ile Jüpiter doğum noktalarında olağandışı bir ışıltıyla kavuşum yaptılar ve bu yeni bir yıldız yanılsaması verdi. Satürn o zaman komşu yıl¬dızlardan38 kat parlak ve Jüpiter de Satürn’den 13 kat parlaktı. Astrologlar heyecanlandılar Satürn İsrail’in koruyucusu sayılıyordu, Juipiter de kralların gezegeniydi. O zaman, astrologlann zihninde iki gezegen arasında bir bağlantı kuruldu: Büyük bir İsrail kralı doğacaktı. Riskli bir varsayım; İsa asla İsrail kralı olmadı ve bunu iddia da etmedi.
Nüfus sayımı MÖ 8 yılında emredildiği halde neden ancak MÖ 7 yılında gerçekleşmişti? Sebep basit: Fermanın Filistin'e ulaşması haftalar, hatta aylar almış olmalıydı ve böylece bir son¬raki yıla geçilmişti.
Beytüllahim yıldızının ortaya çıkmasından üç hafta sonra, Yahudi Paskalyası zamanı geldi ve İsa doğdu.
Bu da MÖ 7’de 15 Nisan civarlarında olmalıydı.
Kilise, Mitracılığın zengin ganimetlerini böyle kendisine mal ederken, yılın bu dönemine özgü pagan geleneklerini de aldı; örneğin, Romalıların Satumalia festivaliyle sürdürdüğü
Çocuklara armağan verme geleneği, üç Kelt efsanesi Gargan (Rabelais’nin Gargantuasının ilham kaynağı), Odin ve Jule Nisse de yine bu kaynaktan alınmıştı: Gargan sırtında büyük bir armağan çuva¬lıyla yollara düşen iyi bir dev, Odin başında kocaman bir başlıkla yalnızca uslu çocuklara armağanlar dağıtmak üzere evleri ziyaret eden Vîkinglerin en başta gelen tanrısıydı, Jule Nisse'ye gelince, kırmızı bir kürk giyen uzun beyaz sakallı bir cindi. Kilise onların yerine bir kasabın katlettiği üç çocuğu hayata döndüren Aziz Nikola’yı getirdi.
Gargan hayranlığıysa, özellikle Noel ziyafetleri ritüeli aracı¬lığıyla günümüze kadar ulaştı.
Noel Baba Türkiye’de yaşamıştı!
Noel Baba efsanesinin kökeninde, Bir zamanlar Antalya yakınlarındaki Demre’de de yaşamış olan Aziz Nikola’nın olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Bari'li Nikola'nın, eski adı Patara olan Demre’de doğduğu, burada dini eğitim aldığı, rahip olduktan sonra da o zamanki adıyla Likya'nın Myra yöresinde yaşadığı kabul edilir. Milattan sonra 3. Yüzyılda yaşayan Aziz Nikola, parası olmayan bir kasabın 3 kızını evlendirmiş, yaşadığı bölgedeki çocuklara sürekli hediyeler alan, iyi kalpli bir insandı. Önce Avrupa'nın kuzey ülkelerinde, sonra da tüm dünyada çocukların koruyucusu ve sevindiricisi olan Noel Baba tiplemesi, Aziz Nikola inancından geliyor. Yurt dışında Santa Clause olarak bilinen Noel Baba figürü, Christmas’ın tüm dünyadaki yüzü gibidir.
Noel Baba Kapitalizmin Hizmetinde!
Noel Baba'yı ilk çizen Amerikalı karikatürist, Thomas Nast, (1863) onu, Harper’s Weekly dergisinde efsanelerin dışında, dünyevi zevkleri de olan biri gibi çiziyordu. Bu, aslında kilise tarafından da desteklenen efsaneye bir karşı çıkışı da temsil ediyordu; ama hala dinsel kimliği ön plandaydı. İngiltere'de sanayi devriminin yankıları Amerika'ya ulaştığında Noel Baba'nın da sekülerleşme macerası başlıyordu.
Kapitalizmin "milli içeceği" haline gelen ve saniyede sekiz bin adet tüketildiği hesaplanan Coca-cola'nın Noel Baba ile olan ticari ilişkisi 1929 ekonomik kriziyle başladı. Kapitalizmin bu derin bunalımının insanları sürüklediği sert depresyondan onları korumak (!) için sinema ve reklam sektörü kolları sıvadı. Sokaklarda yarı aç yarı tok yaşayan insanların gülecek hali kalmamıştı ama sinema ve reklam panoları gülen, dans eden insanlardan geçilmiyordu. İşte aşağı yukarı böyle depresif bir ortamda, 1930 yılında, Coca-cola şirketi, Noel Baba'yı yeniden üretti; Şirket İsveçli ressam Haddon Sundblom’a Noel Baba’yı çizmesi için teklif götürür. Bu teklifi kabul eden Sundblom’un Noel Baba’sının ülkeden ülkeye farklılık gösteren giysisinin rengi bile Coca Cola’nın rengi olan kırmızı beyaz ile değiştirilerek tescillenir. O güne kadar dünyevi zevklere mesafeli duran ama dinsel kimliğini de çok ön planda tutmamaya özen gösteren biri olarak çizilen Noel Baba, bundan sonra, kapitalizmin en güçlü ve yaygın figürlerinden birine dönüşür. O günden sonra Noel Baba her yerdedir.
Yılbaşı Tüm Dünya Halklarınındır!
Velhasıl kelam Kürtlerde Gağan – Kalo Gaxan, Türkmenlerde Saya Gelin, Orta Asya Türkleri’de Nardugan, Rumlarda Mayomores, Ermenilerde Amanor-Nordari, Hristiyanlarda Noel günleri olarak yeni yıl karşılanır. Halklar toprağına benzer. Dünya halkları yaşadıkları coğrafyalarda doğanın iklim döngüsüne göre ibadet ve bayramlar ile doğaya şükür ederler. Dolayısıyla yılbaşı İsa’nın doğum günü ya da bir Hristiyan bayramı değil tüm dünya halklarının bayramıdır, kapitalizm ve tüketim tarikatları da dâhil hiçbir dinin, hiçbir etnik kimliğin tekelinde değildir.