Türkoğlu!
Utanma duygusunun temelinde görünür olmak vardır. Bundan sebep görünür olmak aynı zamanda haysiyetin de sınırlarını çizmektir. Buraya taşıyacak tek vasıta ise akıldır ki akıl hududunun nerede nihayete ereceğini de iyi bilir.

Şimdi bu bahisle baktığımızda sır kavramının ne kadar mühim olduğuna gireriz fakat çıkamayız, o başka bir sohbetin konusu. Biz akla dönelim!

Güzel kardeşim, cehalet, cesaret ve ihanet arasında homojen bir bağ var. Cehaletin verdiği cesaretle yapılan her iş istisnasız ihanetle sonuçlanır. Maalesef bu olayların tümünde kişi ya da kişilerin niyetleri önemini yitirir. Zira tarih, toplumsal olayları süreciyle takip ederken; sonucuyla yargılar. Hani Anadolu’da diyorlar ya: “Kırk yıl çalışsan hiçe sayarlar.” Heh tam da o mesele işte.

Mevzuyu niye buralardan başlattığımı düşünüyorsan güzel, vitrinde temeyyüz eden sorunların başlangıcı temelde olur da ondan. Yani konu her defasında olduğu gibi yine basit bir öze dönüş manifestosu.

Dünyada asırlar önce fark edilerek planlanan yönetim sistemleri arasında karşındaki güçler kendileri için en doğru olanı yine senin mazinde buldular. Buna karşılık sana ilim, cihad, ibadet, üretim ve sanat ilkelerini unutturdular. Nihayetinde payına viranede hanedanlık düştü, sonra her nefeste bin zarar… 

Memlekette siyaset tecellisi, kör önünde soyunmaktan utanmayan, birbirinin yanlışını çıkarmaya memur kişilerin tekelinde. Dikkatini ver! Birbirinin yanlışını düzelten ve yahut da kapatan değil! O ahlakımızı terk edeli çok oldu. Özetle tarifi tek kelime ile “gürültü”.

Aslanım! Dilin varsa dilceğizin de olacak. Eleştirdiğin her sorunun çözüm muhatabı olmak zorundasın! Düşünmek, üretmek ve çalışmak düşmanına karşı en makul silahlar! Mazlum milletlerin gözü yollarda.

Kıyam vaktidir, haydi!