Türkiye'nin önemli işlere imza atan iki yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz 2006 yılından itibaren konuşmuyor. Aralarındaki küslüğün nedenine dair önemli bir iddia söz konusu. Ceylan'ın "Üç Maymun" filmini Demirkubuz'un senaryosundan çekmesi.

17 yıl boyunca bu konuda konuşmadan Nuri Bilge Ceylan ilk kez sessizliğini, Doğan Kitap’tan yeni çıkan, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandığı ‘Kış Uykusu’ filminin kitabında yayınlanan günlüklerinde yanıt verdi.

OnHaber’den Olkan Özyurt’un haberinde şu ifadelere yer verdi: Kitabın ‘Yapım Güncesi’ bölümünde Ceylan, bu konuya ilk defa açıklık getiriyor. 26 Mart 2014’te günceye yazdığı yazıda kendi cephesinden durumu anlatıyor:

‘Üç Maymun’u Zeki Demirkubuz’dan çaldığım iddia edildi: Tabii ki yok böyle bir şey. Bugün sosyal medyada yine, Zeki Demirkubuz’un ‘Yeraltı’ filminde yer alan imalardan ve göndermelerden hareketle, ‘Üç Maymun’ filmini Zeki’nin senaryosundan yola çıkarak, daha net bir ifadeyle söylersek ondan çalarak yaptığımı iddia eden bir tartışmayla karşılaştım. Her zamanki gibi yine canım sıkıldı… Bugüne kadar bu konu hakkında hiç konuşmadım. Konuşmadım, çünkü hem genelde sessizliği her zaman daha inandırıcı bulmuşumdur hem de Ebru her zaman olduğu gibi bu olayda da konuşmamam yönünde telkin verdiği için susmayı tercih ettim. Ama öte yandan ‘Sükût ikrardan gelir’ diye de bir söz var bu kültürde.

Bu konuda bugüne dek bana, herhangi bir söyleşide veya başka bir sosyal ortamda da herhangi bir soru sorulmadığı için, herhangi bir açıklamada bulunmak durumunda da kalmadım. Sadece yakın arkadaşlarımla konuştuğum bir konu olarak kaldı ve hiçbir zaman toplumsallaşmadı. Şimdi burası bunun için doğru bir yer mi emin değilim ama yine de merak edenler için konuya kısa bir açıklama getirmek adına söylemek isterim: Tabii ki yok böyle bir şey. Zeki de bunu biliyor ama öyle bir şey varmış izlenimi yaratıyor.

Yani açıkça söylemiyor, onun yerine icabında kolaylıkla inkâr edebileceği güvenli bir mesafeden yapıyor bunu. Bence çok ayıp ediyor. Bunca yıl arkadaşlık ettik, birbirimize ne yardımlar ettik sonuçta. Yarışma duygusunu anlarım ama hiç değilse sportmence yapılabilmesini beklerdim. Böyle bel altından vurarak değil. Yıllar sonra yaptığı bir söyleşide ‘Üç Maymun’ filmini seyretmediğini de söylemiş üstelik. İnsan izlemediğini iddia ettiği bir film için nasıl böyle şeyler ima eder? Bilmiyorum. Belki de 2006 yılında (yani Üç Maymun’dan iki yıl önce) çok da önemli olmayan bazı şeyler yüzünden kendisine birden soğuk davranmaya ve ardından -biraz üzülerek de olsa- görüşmemeye başladığım için intikam alıyordur kendince. Filmine itinayla hesaplanmış detaylar yerleştirmek suretiyle çamur at izi kalsın şeklinde incelikli bir strateji yürütmüş. Piyasada yarattığı izlenime bakılacak olursa, isteğine ulaşmakta başarılı olmadığı da söylenemez. Evet, aşağılanan ben oldum belki burada sonuçta ama aşağılık olan kesinlikle ben değilim.”

Barış Manço'nun oğlu Doğukan Manço: Üzerimde çok baskı var Barış Manço'nun oğlu Doğukan Manço: Üzerimde çok baskı var

MELİSA SÖZEN JÜRİ NEDENİYLE CANNES’DAN ÖDÜL ALAMAMIŞ

Nuri Bilge Ceylan kitabındaki güncenin son sayfasında çok önemli bir bilgi paylaşıyor. Cannes’ta melisa Sözen’in ‘Kış Uykusu’ndaki performansıyla “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü alacağını öne süren Ceylan şöyle diyor: “Cannes geçti. O sırada yazmaya değil düşünmeye bile zamanım olmadı desem yalan olmaz. O hengâmeden sonra şimdi dünya eskisinden de sessiz görünüyor. Önceden verilmiş bir masterclass sözüm olduğu için oradan İstanbuľ’a dönmedim. Rotterdam’a geldik. Mehmet (Eryılmaz) ile. Uçakta Alin de (Taşçıyan) bizimleydi.

Bugün Cannes’daki basın sorumlumuz Vanessa’dan bir mail geldi. Bütün Cannes sürecinde, jüri üyelerinden birine çevirmenlik yaptığı için sürekli jüriyle birlikte olan bir arkadaşına rastladığını söylüyor. Arkadaşı ona bütün ödül tartışmaları sürecinde jürinin Altın Palmiye için en ufak bir kuşkusunun bile olmadığını ve hiçbir zaman bu ödül için başka bir filmin gündeme gelmediğini söylemiş. Ve aynıca jüri En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Melisa Sözen’e vermek istemiş. Ancak ne yazık ki ilk üç ödülden (Altın Palmiye, Grand Prix veya En İyi Yönetmen) birini alan bir filme başka ödül verilemeyeceğini dayatan yeni kurallar gereğince bu mümkün olamamış. Üzüldüm Melisa adına. Evet, hatırlıyorum. Aynı şey, ben jüri olduğumda da söz konusu olmuştu. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü Grand Prix kazanan filmin oyuncusu Taha Rahim’e vermek istemiştik ama bu kural yüzünden verememiştik.