İstiklâl’deki terör saldırısının ardından terörist Küçükçekmece Kanarya mahallesinde bulunan eve gitti ve şehir dışına kaçırılmak üzere beklemeye başladı. Polisin yaptığı operasyonla yakalanan teröristlerle birlikte saklandığı evin sahibi de gözaltına alındı.
Üç kuruş fazla alacağım diye kendi vatandaşını evsiz bırakan, tehditle, şantajla, psikolojik baskıyla evden atan bazı ev sahipleri 10 kişi bir evde yaşayan yabancıları evlere doldurdu. Oturma izni var mı bakmadı. Geçici koruma kaydı var mı bakmadı. Kimdir, necidir bilmedi. Ülkemize kim olduğunu bilmediğimiz milyonlarca orta doğulu kaçağın gelmesine sebep oldular. Şimdi İstiklâl’deki saldırı hakkında üzülüyorlarsa hiç samimi değiller. Para candan daha tatlı değilse derhal, şimdi o evlerden kim olduğunu bilmedikleri insanlar çıkarılmalı. Kış, kar, soğuk... Umrumda değil. Bir terör saldırısında, bir vatandaşımız daha hayatını kaybederse bu canımı daha fazla yakar.
Bir sözüm de kaçak işçi çalıştıranlara. İstiklâl teröristi Esenler’de bir tekstil atölyesinde çalışmış.İş veren teröriste kim olduğunu sordu mu? Yoksa ucuza çalıştırıp daha fazla para kazanmak mıydı düşüncesi? Normal hayata devam eder gibi görünmesi için orada çalıştıran atölye sahibi de hain planın bir parçası olabilir mi? Belki ev sahibi de planın bir parçasıdır. Bu ihtimallerin de araştırıldığına eminim.
ÜLKEMDE SÖZ HAKKI BENİMDİR
2023 seçimlerinde oy kullanacak yabancılar hakkında CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal Meclis'e kanun teklifi vermişti. Teklifin içeriği vatandaş yapılan yabancıların ilk seçimde oy kullanmaması üzerineydi. Bu teklif komisyonda. Zafer Partisi'nin de 'vatandaş yapılanlar 10 yıl oy kullanmasın' çıkışı vardı. Bunlar çok doğru çıkışlar. Benimle aynı kültürü paylaşmayan, tarihimi bilmeyen, ortak kaygılara sahip olmayan, birlikte gülüp, birlikte ağlamadığım kişiler ülkemde söz sahibi olamaz. Yabancı seçmen sayısı seçimi etkilemez zannedenler... Cumhurbaşkanlığı seçimini 1 oy bile etkiler.
Sığınma bitti, herkes yurduna...
İKLİM AKTİVİSTLERİ NEYİN PEŞİNDE?
Son günlerde sıkça gündeme gelen ama üzerine yeterince değerlendirme yapılmayan bir konu var. İklim aktivisti olduğunu söyleyen ‘Just Stop Oil’ grubu üyesi barbarlar dünyaca ünlü sanat eserlerine saldırıyorlar.
Son olarak Viyana’da Leopold Müzesi’nde bulunan Gustav Klimt’e ait tabloyu hedef alan vandallar ‘Ölüm ve Yaşam’ tablosuna siyah boya benzeri bir sıvıyla saldırdılar.
Kasım ayının başında Andy Warhol’un “Campbell’s Soup Cans” eseri kalemle karalandı. Edward Much’un ‘Çığlık’ tablosuna kendilerini yapıştırdılar.
Geçtiğimiz ay Van Gogh’un ‘Ayçiçekleri’ tablosuna domates çorbası atıldı.
‘İnci Küpeli Kız’, ‘Saman Yığınları, Kral Charles’ın balmumu heykeli, ‘Giyinik Maya’, ‘Çıplak Maya’ gibi eserler de vandal saldırılardan nasibini aldı.
Bu vandallar ne istiyor? İklimle sanatın ilşikisi nedir? Sanat eserleri yapılırken fosil yakıt mı kullanılıyor? Sanatçılar benzinlik mi işletiyor? Çevreyi kirleten fabrikaları mı var? Toprak altında yatan sanatçıların bedenleri toprağa cıva mı salıyor? Sanırım Avrupa’nın müsamahakâr tavrı bu eylemleri önleyemiyor.
Türkiye’de müzelerde gerekli önlem alındı mı bilmiyorum. Alınmadıysa mutlaka alınmalı. ‘Çingene Kızı’na, ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ne, Göbekli Tepe’ye yapılacak bir saldırının Türkiye’nin turizmini hedef alan terör saldırılarından farkı yoktur. Bu suçu işlemeye cesaret edecek kişilerin terör suçu kapsamında yargılanması gerektiğini düşünüyorum.