Son dönemde Türkiye'de boykot çağrıları, siyasi tartışmaların merkezine oturdu. Ancak, bu boykotların ekonomiye etkisi konusunda farklı görüşler öne çıkıyor. Bir tarafta, boykotun ekonomi üzerinde belirli bir etkisi olmayacağı savunulurken, diğer tarafta bu eylemlerin toplumsal bir çığlık olduğu vurgulanıyor.
TV100’de katıldığı programda boykot çağrılarını değerlendiren Ural Aküzüm: "Gençler şuan bir türlü kendilerini güvenli bir yere koyamıyor. Ekonomik anlamda zor durumda olanlar, boykot gibi sosyal hareketlere katılıyorlar çünkü başka bir yol bulamıyorlar. Ama bir boykotun etkili olabilmesi için daha geniş bir toplum kesimi tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bugün Türkiye'de boykotlar genellikle sosyal medya üzerinden yapılan çağrılarla sınırlı kalıyor.’’ ifadelerini kullandı.
Boykotun Sosyal ve Ekonomik Yansımaları
Boykot çağrılarının , Türkiye'deki ekonomik zorlukları daha fazla gündeme getirdiğini vurgulayan Ural Aküzüm "Boykotlar, dünya genelinde büyük şirketlere ve ekonomik düzenlere karşı bir tepki olarak işlev görüyor. Türkiye'de ise boykot, daha çok bireysel bir protesto aracı olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü Türkiye’nin ekonomisi çok büyük, yerli üretimin azlığına rağmen küresel ekonomik denklemler, bizim boykotlarımızdan çok da etkilenmiyor." dedi.
Boykotların Arka Planı
Gençlerin yaşadığı belirsizliklerin ve ekonomik sıkıntıların, boykotların ardındaki ana sebeplerden birini oluşturduğunu söyleyen Aküzüm ‘’Aslında boykot başka bir konuyu gölgelemek başka bir siyasi tartışmanın önüne almak için de yapılmış olabilir.’’ İfadesini kullandı.
CHP'nin Stratejileri
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve diğer siyasi aktörler, Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Konuyla ilgili düşüncelerini katıldığı programda belirten Ural Aküzüm "CHP'nin, eski geleneklerinden kurtulup, topluma yeni bir vizyon sunması lazım. Bu vizyon, sadece iktidara gelmek değil, Türkiye'nin toplumsal yapısının dönüştürülmesini içermeli. Parti içindeki değişim, yenilikçi bir söylemle olmalı."
Türkiye'nin Gelecek Vizyonu
Türkiye'nin geleceğinin, siyasal ve ekonomik açıdan belirgin bir dönüm noktasında olduğunu belirten Ural Aküzüm "2035 yılına doğru Türkiye, sadece ekonomik değil, toplumsal yapısında da büyük bir değişim yaşayacak. Bu değişim, gençlerin taleplerinin dikkate alınmasıyla mümkün olacak. Daha adil ve vicdanlı bir toplum yaratmak için hep birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Bugün gençlerin siyasete olan ilgisi, sadece partilerle değil, toplumsal adalet arayışıyla ilgili. Gençler, sadece ekonomik kazanımları değil, özgürlüklerini ve haklarını savunuyorlar. Bu yeni nesil, daha demokratik, vicdanlı ve esnek bir siyaset anlayışına sahip olacak."