Türkiye ,2023 7 Ekimde başlayan El-Aksa Tufanı operasyonuna ilişkin izlediği politika , bu olayın gerçek kriterlerinin değerlendirmesi doğrultusunda bir yaklaşım sergiledi.
Türkiye Filistin direnişini destekleyen gösterilerin düzenlenmesine izin vermesiyle birlikte, iki taraftan sivillere karşı yapılan saldırıları kınamıştı.
Hamas ile İsrail arasında ateşkesin sağlanmadığı için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu belirten Türkiye, İsrail'e itidal çağrısında bulunmuştu.
Türkiye bu süreçte temkinli denge siyaseti yürütmüştü.
Ancak tüm savaş kurallarını ihlal etmeye devam eden İsrail, Gazze Şeridi’ne karşı düzenlediği saldırılarda bir soykırımı planı izlemişti .
Bu tablo karşısında Türkiye sessiz kalmayarak tüm gücü ile Filistin direnişini destekleyerek siyasetini değiştirmişti.
İsrail Gazze’deki hastanelere, sivil halkın yaşam alanlarına düzenlediği saldırılarda insani değerleri yok sayarak bir katliam işlemişti.
Bu nedenle AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik yaptığı açıklamalarda bulunmuştu:
Gazze’de krizin derinleşmiş durumda, İsrail Gazze’de bir soykırım ve bir katliam işliyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Gazze insanlık için bir sınav alanına dönüştüğünü vurgulayarak, Filistinlileri destekleyenler, batılı ülkeler tarafından suçlu ilan edilmeye başlatıldığını açıkladı.
Ömer Çelik, Gazze’deki durum karanlık ve trajik bir durum doğuracağını belirtmişti. Türkiye’nin izlemiş olduğu bu siyaset karşısında, İsrail’den yanıt gecikmedi.
İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen yaptığı açıklamada, ülkesinin Türkiye'deki diplomatlarına "iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden değerlendirilmesi" yönünde talimat verdiği açıklamasının ardından Türkiye-İsrail ilişkileri bir kez daha meçhul bir tünele girdi.
Bu duyuru, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da düzenlenen ve bir milyondan fazla göstericinin katıldığı büyük mitingde, İsrail'e ilişkin sert açıklamalar yaptı.
İsrail Dışişleri Bakanı, X platformundaki blog yazısında, "Türkiye-İsrail ilişkilerini yeniden gözden geçirmek" amacıyla Türkiye’deki İsrailli diplomatlara geri dönmeleri yönünde talimat verdiğini açıkladı.
Bu bağlamda Türk kaynakları, Türkiye'deki İsrailli diplomatların ülkeyi terk ettiğini doğruladı.
Aralarında Büyükelçi Irit Lilian'ın da bulunduğu, Ankara Tel Aviv Büyükelçiliği'nde görevli İsrailli diplomatlar,19 Ekim'de Türkiye'den ayrıldı.
Türkiye - İsrail ilişkilerinin bu duruma gelme nedeni ise, İsrail'in 7 Ekim'de Mescid-i Aksa Tufanı sonrasında Gazze Şeridi'ne yönelik şiddetli ve savaş kurallarına aykırı yaptığı saldırılarının ardından geldiğini belirtmek gerekir.
İsrail'in 4 haftadan beri Gazze Şeridine "Demir Kılıçlar" adını verdiği ve soykırımı işlediği askeri operasyon, 27 Ekim Cuma günü Gazze Şeridi'yle iletişimin ve internetin kesilmesiyle yeni bir aşamaya girdi. O tarihten bu yana İsrail tüm mahalleleri yerle bir etti. İsrail Gazze’ye, karadan , havadan ve denizden yaptığı insaniyet dışı saldırılar sırasında onbinlerce insan öldürüldü ve yaralandı. Çocuklar ve kadınlar katledildi. Gazze’deki hastaneler İsrail’in yaptığı bombardımandan kurtulmadı.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, bir gerilim döneminin ve diplomatik temsilin azalmasının ardından son yıllarda iyileşme göstermiş olsa da, Türkiye Cumhurbaşkanı İsrail'e yönelik sert eleştirilerde bulundu ve Gazze'ye yönelik saldırılarını "acımasız" olarak nitelendirdi.
Türkiye Cumhurbaşkanı İstanbul'da yaptığı konuşmada, ülkesinin İsrail'i uluslararası toplum önünde "savaş suçlusu" ilan etme kararlılığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında şöyle dedi "Hamas'ın terör örgütü olmadığını söylersek İsrail'in üzüleceğini biliyorduk ama tavrımızı açıkça ifade ettik."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail'in savaş suçları işlediğini tüm dünyaya duyuracağız ve bunun açıklığa kavuşturulması için yoğun bir şekilde çalışıyoruz" ifadesini kullanarak,"Gazze'de yaşananlar meşru müdafaa değil, açık ve skandal bir katliamdır." dedi. Türkiye Cumhurbaşkanı konuşmasının devamında :
"İsrail'in insanların hayatına en ufak bir ilgi göstermediğini, öldürme sanatını bildiğini açıkça beyan ettiğini belirtti. Ancak bu eylemlerinin bedelini ağır ödeyecektir." ifadelerini kullandı.
Mescid-i Aksa Tufanı yaşanmadan önce, 2023 Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Erdoğan arasında gerçekleşen görüşmeyle Türkiye-İsrail ilişkilerinde gözle görülür bir iyileşme yaşanmıştı. Bunu Erdoğan'ın
Netanyahu'nun Türkiye'yi ziyaret etmeye hazır olduğunu ifade eden açıklamaları izledi ve ardından Erdoğan İsrail'i ziyaret etme niyetini açıkladı.
Mart 2021'de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Türkiye'yi ziyaretiyle Türkiye-İsrail ilişkileri yeni bir dönemece girdi. Bundan önce, son 14 yılda iki ülke ,üst düzey ziyaretlerin olmaması nedeniyle dalgalanan ilişkilere ve ciddi siyasi krizlere tanık oldu. Bu farklılığa rağmen ilişkiler, 2010 krizi ve İsrail'in "Özgürlük Filosu" konvoyuna yönelik saldırısı sonucu Türk sivillerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olay sırasında dahi iki taraf arasında kapsamlı bir kopma aşamasına ulaşamadı.
Herzog'un ziyaretinde, Türkiye-İsrail ilişkilerinin çeşitli yönleriyle geliştirilmesi ve yeniden değerlendirilmesi ele alınırken, geleceğe yönelik işbirlikleri görüşüldü, güncel bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Bunu her iki taraftan bakan ve yetkililerin ziyaretleri ve karşılıklı büyükelçilerin atanması izledi.
Herzog'un ziyareti, 2008'den bu yana İsrailli bir yetkilinin Türkiye'ye yaptığı ilk, 2003'ten bu yana da bir İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye'ye yaptığı ilk ziyaretti. Bu ziyaret, özellikle İsrail'in İsrail saldırısının ardından ortaya çıkan krizden sonra, Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerde yaşanan büyük zorlukların üstesinden geldi. 2007'de "Mavi Marmara" gemisi. 2010'da o gemi Gazze'ye gidiyordu. Bu kriz iki taraf arasındaki ilişkileri büyük ölçüde etkilemiş, 9 Türk vatandaşı öldürülmüş, Türk asıllı bir Amerikan vatandaşı öldürülmüş ve diğerleri yaralanmıştı.
Ancak bu zorluklara rağmen Türkiye-İsrail ilişkileri, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve ABD'nin desteğiyle Rus gazı ve petrolüne alternatif arayışları da dahil olmak üzere bölgesel ve uluslararası durumların etkisiyle olumlu bir gelişme gösterdi. Doğu Akdeniz havzasındaki ülkelerin petrol ve gaz çıkarma konusunda işbirliği yapma isteği de aralarındaki ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunmuştur.
Türkiye-İsrail ilişkileri de uzun yıllar boyunca dalgalanmalara sahne oldu ve bu ilişkilerde Filistin, Kudüs ve Arap meseleleri temel rol oynadı. Türkiye-İsrail ilişkileri, 1949 yılında Türkiye'nin İsrail Devleti'ni resmen tanıması ve 1950 yılında ilk Türk büyükelçisinin İsrail'e atanmasıyla başladı. Büyükelçilik düzeyindeki ilişkiler, Süveyş Kanalı'na yapılan saldırıdan etkilenmeden önce 1956 yılına kadar devam etti.
1963 yılında diplomatik temsil düzeyi yeniden büyükelçilik düzeyine dönmüş, ancak 1967 savaşı ve Kudüs'ün işgali de iki tarafın ilişkilerini etkilemiş ve Türk diplomatik temsilinin ikinci katip düzeyine indirilmesine yol açmıştır.
1980'li yıllarda Türkiye-İsrail ilişkileri, terör örgütü pkknin Suriye topraklarındaki faaliyeti nedeniyle Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin bozulmasıyla birlikte iyileşmeye sahne oldu. İlişkiler 1990'larda zirveye ulaştı ve 1992'de temsil büyükelçilik düzeyine geri döndü. İlişkilerdeki bu iyileşme, Madrid Konferansı görüşmeleri ve Oslo Anlaşmaları sonucunda gerçekleşti.
Türkiye'de 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesiyle birlikte, 2008 yılında İsrail'in Gazze'ye düzenlediği savaş nedeniyle iki taraf arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı ve bu durum, ikili ilişkilerde gerilemenin başlangıcı sayılıyor.
2009 yılında, Davos Forumu'nda, Tütkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 9.İsrail devlet başkanı Şimon Peres'e sert tepki gösterdiği ve İsrail devlet başkanını "katil" olmakla suçladığı meşhur(ONE MINUTE) "Bir Dakika" olayı yaşandı. Bunu 2010 yılında İsrail'in “Özgürlük Filosu” konvoyuna saldırısı izledi; bu durum ikili ilişkilerde yeni bir bozulmaya ve diplomatik temsil seviyesinin ikinci Katip seviyesine düşmesine neden oldu.
Diplomatik ilişkiler altı yıl boyunca düşük düzeyde devam etti ve İsrailli yetkililer hakkında Türkiye mahkemelerinde ceza davaları açıldı. Ancak Amerika'nın çabaları sayesinde İsrail, Gazze Şeridi'ndeki ablukayı kaldırmayı reddederken, olaylardan dolayı özür diledi ve kurbanların ve yaralıların ailelerine tazminat ödemeyi kabul etti.
2016 yılında İsrail'e tekrar Türk büyükelçisi atandı ancak bu uzun sürmedi ve Filistin sorununda yaşanan gelişmeler ve eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İsrail hükümetini güçlendirme çabaları sonucunda Türkiye, İsrail'deki büyükelçisini geri çekti. Benjamin Netanyahu ve Kudüs'e yönelik politikasını değiştirecek.
2021 yılının gelmesiyle birlikte, Corona salgını ve ABD'de Joe Biden'ın iktidara gelmesi sonrasında yaşanan küresel gelişmeler ışığında, iki ülke arasındaki ilişkilerin hiçbir aşamada tamamen kesintiye uğramadığına dikkat çekildi.