Memur-Sen'e bağlı Diyanet-Sen, 6 bin 406 din görevlisine, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın statüsü ile ilgili görüşlerini sordu. Ankete katılan Diyanet çalışanlarının yüzde 48,2’si kurumun özerk olması gerektiğini belirtti. Yüzde 1,7’si ise Başkanlığın görevlerinin cemaatlere devredilmesi gerektiğini ifade etti. Rapor, 17 Ocak’ta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a sunuldu.
Memur-Sen'e bağlı Diyanet-Sen Genel Başkanı Ali Yıldız ve Yönetim Kurulu üyeleri, 17 Ocak'ta; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ı ziyaret etti. Edinilen bilgiye göre, sendika yöneticileri, Erbaş'a "Diyanet Çalışanlarının Sorunları, Beklentileri, Din-Diyanet Algıları Araştırması" başlıklı bir rapor sundu.
KATILIMCILARIN YÜZDE 20'Sİ KADIN
Raporda, Diyanet personeli arasında yapılan anketin sonuçları ve değerlendirmeler yer aldı. 87 bin 249 kişinin üye olduğu Diyanet-Sen'in yaptığı söz konusu araştırmaya; Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden yüzde 79,3'ü erkek ve yüzde 20,7'si kadın olmak üzere 6 bin 406 kişi katıldı.
YÜZDE 48'İ ÖZERKLİK İSTİYOR
Yüzde 64,1'inin imam-hatip, müezzin veya kayyım, yüzde 21,8'inin Kur'an kursu öğreticisi, yüzde 5,8'inin müdür-şef, yüzde 3,7'sinin vaiz, yüzde 2,9'unun da yardımcı hizmetlerde çalışan personelin katıldığı araştırmada; Diyanet çalışanlarının yüzde 48,2'si Diyanet özerk olması gerektiğini savundu. Diyanet'in özerkliğini savunanların 6-10 yıl arası çalışma süresi olanların diğer çalışma süresine sahip olanlara göre çok daha yüksek oranda olduğu da ifade edildi.
Bu sonuç raporda şöyle değerlendirildi:
- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laik bir devlet içerisinde statüsünün ne olması gerektiği konusu Türkiye'de tartışılan konulardan biridir. Kamuoyunda Diyanet'e yönelik, devletin diğer kurumlarından, hükümet ve siyasetten gelen müdahalelerin olduğuna yönelik yaygın bir kanaatin olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede Diyanet'in özerk olmasına yönelik öneriler kamuoyunda tartışılmaktadır. Buradaki özerk olmaktan en ortak anlaşılan mevcut haliyle herhangi bir bakanlığın üst düzey merkez ve taşta teşkilatına yapılan atama ve işleri yürütme biçiminden farklı olması anlaşılmaktadır.
KURUMUN YARISI MEVCUT STATÜDEN YANA
- En azından üst düzey atama öncesi belirli bir seçim sonucu belirleyen adaylar arasından birisinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması şeklinde anlaşılmaktadır. Konunun muhatabı önemli paydaşlardan olan kurum çalışanları yapılan bu çalışmada 'Diyanet özerk olmalı' seçeneğini yüzde 48,12 oranında tercih ederken, 'Mevcut statü devam etmeli' seçeneği ise yüzde 50,1 oranında benimsenmektedir. Bu bizlere Diyanet personelinin mevcut statünün devamı ile özerklik arasında bir tercihte bulunmakta zorlandığına işaret etmektedir.
- 'Diyanet İşleri Başkanı olarak, ilgili paydaşlar ve Başkanlığın taşra ve merkez teşkilatı temsilcileri tarafından belirlenen 3 adaydan birisi Cumhurbaşkanı tarafından atanmalıdır' cümlesine yüzde 47,6 oranında katıldığını ifade etmektedir. Diyanet özerk olmalı diyenlerin oranı da zaten yüzde 48,2 düzeyindedir. Diyanet çalışanları tarafından bu iki soruya verilen cevaplar birbirini destekler mahiyettedir.
"CEMAATLERE DEVREDİLSİN" DİYENLER BİLE VAR
Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın denetleme görevini yaparak bu işin cemaatlere devredilmesini düşünen personellerin oranının ise yüzde 1,7 olduğu raporda belirtildi.
YÜZDE 60'I CEMEVLERİNİ İBADETHANE OLARAK GÖRMÜYOR
Diyanet çalışanlarının yüzde 26,6’sı Aleviliği Şia’nın bir kolu, yüzde 24,6’sı yaşam biçimi, yüzde 12,6’sı İslam’ın farklı kültürel yorumu, yüzde 12,1’i siyasi bir oluşum, yüzde 7,2’si mezhep, yüzde 2,9’u tarikat olarak görmesi bulgular arasında.
Diyanet çalışanlarının yüzde 60,1’i cemevlerinin ibadethane olmadığını ileri sürüyor.
'DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ERBAŞ PAYLAŞILMASINI İSTEMEDİ' İDDİASI
Diyanet çalışanlarının, yüzde 23’ü ise ibadethane olması gerektiğini belirtti. Diyanet çalışanlarının yüzde 43’ü yeni kurulan Alevi-Bektaşi Kültürü Başkanlığı’nı desteklememekle beraber karşı çıkarken, yüzde 26,9’u ise kurulan Alevi-Bektaşi Kültürü Başkanlığı’nı destekledi.
Ayrıca edinilen bilgiye göre, raporun sunulduğu Ali Erbaş'ın araştırma sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmamasını istediği ileri sürüldü.