Barış Bildirisi'ni imzaladıkları gerekçesiyle Ege Üniversitesi’nden 11 akademisyenin 2017'deki ihracına ilişkin soruşturmayı yürüten komisyondaki akademisyenlerin bu karara özgür iradeleri ile değil baskı altında imza attıkları, önlerine hazır bir metin geldiği yönündeki açıklamalarına ilişkin tartışma sürüyor.
'HUKUK SİSTEMİ KEYFİLİĞE VE ADALETSİZLİĞE TESLİM OLDU'
CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Prof. Yüksel Taşkın, konuya ilişkin basın açıklamasında "Barış akademisyenlerine yönelik hukuk skandalları bitmek bilmiyor" dedi. Taşkın, "Bu ülkede “hukukun üstünlüğünün” değil, “üstünlerin hukukunun” geçer akçe olduğunun en açık göstergelerinden birisi de ülkenin hukuk sisteminin Barış Akademisyenleri söz konusu olduğunda adeta keyfiliğe ve adaletsizliğe teslim oluşudur" ifadelerini kullandı.
'MEVCUT KURALLAR UYGULANSAYDI...'
"Mevcut hukuk kuralları uygulansaydı bu sorun çoktan çözülmüş olurdu" diyen Taşkın, "Yaşanan adaletsizlikleri tekrar anımsamakta yarar var" ifadelerini kullanarak o dönemde yaşanan süreci şöyle hatırlattı:
Üniversitelerde açılan soruşturmalarda YÖK, “yetki ve sorumluluk tamamen üniversitelerde” demişti. Gerçekten de Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve ODTÜ’de hiçbir imzacı akademisyenin ihraç edilmedi. İstanbul Üniversitesi’nde sadece uyarı cezası verildi. Buna karşın Marmara Üniversitesi gibi çok sayıda üniversite Barış Akademisyenlerinin mesleklerinden ihracı yönünde kararlar aldılar. Hızını alamayan Yıldız Teknik Üniversitesi, sadece imzacıları atmakla kalmadı, onlara destek amacıyla bir başka metin hazırlayan İkinci İmzacıları da görevlerinden atılmalarını tercih etti!"
'HUKUK BUNUN NERESİNDE?'
Taşkın, "Böylece daha baştan bulunduğunuz üniversiteye göre mesleğinizden atıldığınız veya atılmadığınız bir eşitsizlik durumu ortaya çıktı ve bunu elbette hukuki süreçlerin, mahkemelerin düzeltmesi gerekiyordu" ifadelerini kullanırken, "Ege Üniversitesi’nde Barış İmzacılarının atılmaları için özel çaba harcayan dönemin rektörü de kısa süre sonra “FETÖ soruşturması bağlamında iltisak iddiasıyla” ve bir KHK’yla görevinden uzaklaştırılmıştı! Belki de dikkatleri kendisinden uzaklaştırmak için bu kadar sert davranılmasına önayak oldu? Peki “hukuk” bunun neresinde?" diye sordu.
'KEŞKE, ZAMANINDA TAVIR GÖSTEREBİLSELERDİ'
Ege Üniversitesi'nden akademisyenlerin son açıklamaları hakkında "Bugün fikirleri sorulan Ege Üniversitesi’nin Soruşturma Komisyonu üyeleri de baskı altında karar almak zorunda kaldıklarını itiraf ediyorlar ve “keşkeli” cümleler kuruyorlar, “Aylarca gözlerine uyku girmediğini” söylüyorlar" diyen Taşkın, "Bunun ne kadar ikna edici olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Keşke zamanında tavır gösterebilselerdi" çıkışı yaptı.
'OHAL KOMİSYONU, ANAYASA MAHKEMESİ KARARINI ÇİĞNEDİ'
Taşkın, "Hukuk skandalları da keşke burada bitseydi" derken, izlenmiş olması gereken hukuki süreci Anayasa'nın 153'üncü maddesini hatırlatarak anlattı:
"Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Barış Bildirisini fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirdiği ve ihlal kararı verdiğini anımsayalım. “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” (Any., md.153/son). Aslında derhal yapılması gerekenler belliydi. AYM kararı “idare makamlarını” da bağladığı için İmzacılar derhal üniversitelerine iade edilmelilerdi."
Taşkın, anayasal dayanağı olmayan OHAL Komisyonu'nun ise Anayasa Mahkemesi kararına uymayarak akademisyenleri görevlerine iade etmediğini vurguladı; "Yani devletin tüm fertleri ve kurumları için bağlayıcı olması gereken Anayasa Mahkemesi kararına rağmen zulüm devam ettirildi" dedi.
'UTANMAZLIK BİTMEDİ, YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI ALDIRILDI'
"Ardından İdare Mahkemeleri süreci başladı. Farklı idare mahkemelerinin birbirleriyle uyumsuz karar verdiklerine şahit olduk!" diyen Taşkın, "Konuya ideolojik bakanlar “Kraldan çok kralcı” ret kararları verirken, bazı idare mahkemeleri de göreve iade kararları vererek hukuki bir tavrı tercih ettiler. Böylece 90 arkadaşımız görevlerine iade edildi" ifadelerini kullandı.
Taşkın, açıklamasına şöyle devam etti: "Edildiler ama utanmazlık ve zulüm burada da durmadı: Bazı üniversite yönetimleri, meslektaşlarının üniversitelerine dönmelerine tahammül dahi edemediler ve yürütmeyi durdurma kararları aldırdılar! Ve böyle yaparak tarihe karar bir leke olarak geçtiler.
'BARIŞ İMZACILARI NE OLURSA OLSUN DÖNECEK'
Bir zamanlar "YÖK bize baskı yapıyor o nedenle bu kararları aldık!" diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu. Onlar meslektaşları olmadan, farklı sesler olmadan, eleştiri olmadan yaşayan daha doğrusu yaşamayan ve nefes alamayan bir üniversiteyi tercih ettiler. Bu utanç onlara yeter.
'TARİHİN EN BÜYÜK HUKUK SKANDALLARINDAN BİRİ'
Ama ne olursa olsun Barış İmzacıları üniversitelerine dönecekler. Tarihin en büyük hukuk skandallarından birisinin sonuçlarına onurlarıyla katlanarak dönecekler ve varlıkları dahi bazılarının utanmaları için yeterli olacak. Belki de bu nedenle bazıları onların dönmelerini istemiyor? Yüz yüze gelemeyecekleri için?