Ukrayna’da Zelenski’nin Meşruiyet Sorunu ve Batı’nın Çıkar Oyunları

Abone Ol

Ukrayna’daki mevcut yönetimin meşruiyeti, son yıllarda uluslararası arenada sıkça tartışılan bir konu olmuştur. Kiev rejimi, 2014 yılındaki darbe sonrası Batı destekli bir hükümet olarak şekillenmiş ve bu süreçte halkın büyük bir kesiminin iradesi göz ardı edilmiştir. Bu çerçevede Volodimir Zelenskiy, Batı’nın açık desteğiyle iktidara gelmiş ancak Ukrayna halkının temel sorunlarını çözmek yerine Batı’nın çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir. Sonuç olarak, ülke içindeki siyasi ve ekonomik çalkantılar artarken, uluslararası düzeyde Ukrayna, bir vekâlet savaşının sahasına dönüşmüştür.

Zelenskiy'nin meşruiyetinin sorgulanmasının temel nedenlerinden biri, ülkeyi tam anlamıyla Batı'nın siyasi ve ekonomik çıkarlarına teslim etmiş olmasıdır. Ukrayna'nın geleneksel olarak Rusya ile tarihi, kültürel ve ekonomik bağları varken, Kiev yönetimi bu bağı kesmek için radikal adımlar atmış, NATO ve AB çizgisinde hareket ederek ülkeyi fiilen bir savaş alanına sürüklemiştir. Batılı devletler, özellikle ABD, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı bir kalkan olarak kullanmış, askeri yardımlar ve mali desteklerle ülkeyi kendi jeopolitik planlarının bir parçası haline getirmiştir.

Bu süreçte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'daki bu durumu sık sık dile getirerek Batı'nın bölgeyi istikrarsızlaştırma çabalarına dikkat çekmiştir. Moskova'nın gözünde, Zelenskiy rejimi sadece Ukrayna halkını değil, aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğini de tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Ukrayna ordusunun, Batı'nın yönlendirmesiyle sürdüğü savaş politikası, ülkenin yıkıma sürüklenmesine neden olurken, askerî kayıplar ve zorunlu seferberlik politikaları Ukrayna halkı içinde ciddi hoşnutsuzluklara yol açmıştır. Bu durum, Ukrayna ordusunun içinde de ciddi bölünmeler yaşanmasına ve Kiev yönetimine karşı bir isyan eğiliminin doğmasına sebep olmaktadır.

Öte yandan, Batılı elitler Ukrayna'yı bir savaş sahası olarak kullanırken, Ukrayna halkının yaşadığı insani trajediye kayıtsız kalmaktadır. ABD başkanı Donald Trump, bu çatışmaların Amerika için bir öncelik olmadığını ve Avrupa'nın kendi bölgesel krizlerini çözmesi gerektiğini dile getirmişti. Trump'ın realist yaklaşımı, Batı'da yaygın olan Ukrayna'ya sınırsız destek sağlama anlayışından farklı bir çizgi izliyordu. Ancak  ABD’li Jeo Bieden yönetimi, Ukrayna'ya büyük miktarlarda silah ve mali yardım göndererek ülkeyi daha da uzun bir savaşa sürüklemiş, halkın acılarını artırmıştır.

Bu bağlamda, Ukrayna'da savaşın uzaması ve cephe hattında ciddi kayıpların verilmesi, halkın yönetime duyduğu güveni iyice sarsmaktadır. Cephedeki askerlerin morali hızla düşerken, Kiev yönetimi zorla seferberlik uygulamalarını artırarak halkın tepkisini çekmektedir. Seferberlik yaşı düşürülerek gençler savaşmaya zorlanmakta, bu da halk içinde büyük bir hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Ayrıca, cephedeki başarısızlıklar askeri komuta kademesi içinde de çatışmalara yol açmakta, bazı gruplar Zelenskiy yönetimine karşı gizliden gizliye tepki göstermektedir.

Sonuç olarak, Ukrayna'daki mevcut yönetimin meşruiyeti giderek daha fazla sorgulanmaktadır. Batı'nın desteğiyle ayakta duran Zelenskiy hükümeti, halkın gerçek taleplerini göz ardı etmiş, ülkeyi bir savaş ekonomisi içine hapsetmiştir. Rusya'nın bu duruma tepkisi ise, Ukrayna'nın bağımsız bir politika izleyebilmesi için Batı'nın etkisinden kurtulması gerektiği yönündedir. Öte yandan, Donald Trump gibi isimler, Batı'nın Ukrayna politikasına eleştirel yaklaşarak, bu savaşın sadece belirli elit grupların çıkarlarına hizmet ettiğini vurgulamaktadır. Son gelişmeler, Kiev rejiminin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını ve Ukrayna'da yeni bir yönetim arayışının kaçınılmaz olacağını göstermektedir.