Çarlık Rusya’sına karşı gerçekleştirilen 1917 Ekim Devrimi’nin dört büyük liderinden biri olan Mirsait Sultan Galiyev (diğerleri Lenin, Stalin, Troçki), Türkiye’de fikirleri çok benimsenen bir lider olmasa da, Tataristan ve özellikle Bolşevik egemenliği altında yaşayan Türk halkları için çok önemli bir konumda yer almaktadır. Bunun nedeni yukarıda da belirttiğim gibi Ekim Bolşevik Devirimi’ne olan katkıları ve Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonra Komünist Parti’de aldığı ve başarıyla yerine getirdiği görevler esnasında, tüm varını yoğunu, ezilen, asimile edilmek istenen yoksul Türkleri bağımsızlığına kavuşturmak uğruna feda etmesidir.

1917 başlarında Bolşevikler tarafından gerçekleştirilen Şubat Devrimi sonrasında bir başka ünlü Tatar Bolşevik Molla Nur Vahidov önderliğindeki Müslüman Sosyalistler Komitesi’ne (MÜSKOM) katılarak, Müslüman Bolşeviklerin ülkede söz sahibi unsur olması için çalışmıştır. Galiyev’in katılımıyla daha da güçlenen MÜSKOM’un temel amaçları arasında, “Tatar feodalizmi ve Müslüman gericiliğine karşı mücadele vermek, Sovyetler bünyesinde yaşayan tüm Müslüman Türk halklarının Rus egemenliğinden kurtarılması, Ulusal kurtuluş ve sosyalizmin bütün Doğu halklarında yayılarak ezilen sınıfın zaferinin sağlanması” gibi Galiyev’e göre oldukça hayati konular başta gelmektedir.

Despot Çarlık Rusya’sına karşı Bolşeviklerin safında mücadele veren bu büyük Türk Devrimcisi, Molla Nur Vahidov ile birlikte 8 Haziran 1918'de Müslüman Kızıl Ordu'ya subay yetiştirmek amacıyla Müslüman Subay Akademisi'ni kurmuştur. Müslüman Kızıl Ordu komutanı olarak emrindeki kuvvetlerle Beyaz Ordu’yu Kazan’da durduran Galiyev, devrim karşıtı Çar taraftarlarına büyük kayıplar verdirerek devrim düşmanlarına çok ağır bir darbe indirmiştir.

Beyaz Ordu’ya karşı Kazan’da savaşırken esir düşüp kurşuna dizilerek şehit edilen Vahidov’dan sonra MÜSKOM’un başına geçen Sultan Galiyev, Sovyetler Birliği bünyesinde yaşayan tüm Müslüman-Türk halkların lideri konumuna gelmiştir. Bununla birlikte tüm yaşamı boyunca bağımsızlığı için mücadele vereceği Tatar Türklerinin de Kazan Halk Komiseri unvanıyla liderliğini yürütmüştür. Bütün bu olumlu gelişmeler sürerken Lenin’in ölümünden sonra Komünist Parti içinde ipleri ele alan ve Rus Devlet faşizmini Bolşevikler arasında resmi ideoloji haline getirerek Ekim Devrimi’nin asıl amacına ihanet eden Stalin ve ekibinin gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlere karşılık, Tataristan, Başkurdistan, Azerbaycan ve Kırım’da bulunan Türk nüfusunu, Batı’dan ithal edilen Irkçı-Sosyalizm kavramının tam tersine, Türk Sosyalizmi fikri etrafında örgütlemek için yoğun bir çaba sarf etmiştir.

BATI’DAN FARKLI BİR SOSYALİZM: GALİYEVİZM

Galiyev’in ortaya koyduğu bu Türk Sosyalizmi fikri, batı sosyalizminden temelde çok keskin hatlarla ayrılmaktadır. Çünkü Galiyev, Doğu Devrimi’nin batıdaki gibi Proleter-İşçi devrimiyle gerçekleşmeyeceğini çok iyi bilmektedir. Ona göre Doğu Toplumları, batıdaki gibi gelişmiş sanayiye sahip değildir ve doğuda Marx’ın bahsettiği devrimi gerçekleştirecek bir işçi sınıfı bulunmamaktadır. Galiyev’e göre Doğu Devrimi, doğunun ezilen köylü sınıfı ile amacına ulaşabilir. Çünkü SSCB’nin sınırları içerisinde devrimi gerçekleştirecek nüfus yoğunluğuna ve istidada sahip en kalabalık unsur, işçi değil köylü sınıfıdır.

Bununla birlikte Sultan Galiyev, batı toplumlarındaki burjuvanın da proleter sınıfın da temelde aynı düzeyde ırkçı fikirlere sahip olduğunu gayet iyi bilmektedir. Ona göre batının işçi sınıfı da tıpkı işverenleriyle aynı düşüncede olup Doğu halklarını ikinci sınıf insan olarak görmektedir.

SOVYETLER BÜNYESİNDE GİZLİ PROGRAM

İşte tüm bu temel ayrılıkların neticesinde Sultan Galiyev, gerçek devrimin Rus-Bolşeviklerle değil, ezilen, rejim tarafından asimile edilmek istenen Türk halklarıyla gerçekleşebileceği kanaatine varmış ve tüm dikkatini bu yönde kullanarak SSCB içerisinde çok gizli bir program tertiplemiştir.

Turan Sosyalist Partisi adını verdiği bu gizli program, Sovyetler bünyesinde yaşayan tüm Türk halklarını bağımsızlık savaşı vermeye teşvik eden Anti-Rusçu bir yapılanma haline gelmiştir. Bu gizli yapılanmanın herhangi bir merkezi yoktur. Bir dönem Kazan’da ortaya çıkan örgütlenme, Stalin ekibi tarafından bastırılınca, kısa bir süre sonra Kırım’da ve daha sonra Bakü’de ortaya çıkabilme başarısını göstermiştir. Sultan Galiyev’in Stalik diktatörlüğü tarafından şehit edilmesinden seneler sonra bile faaliyetlerine devam eden Turan Sosyalist Partisi ve icraatları, bugün bile tam olarak açığa çıkarılamamıştır.

 Tüm bunların yanında Sultan Galiyev, Sosyalist, Muhafazakâr, Türkçü ve Turancı tüm Türklerin üzerinde ittifak edebileceği tek liderdir. Kendisinin mücadelesi ve savunduğu ideoloji, aynı anda hem Muhafazakâr, hem Devrimci, hem de Türkçü-Turancı bir mücadeledir. Türk Dünyası’nda bu derecede geniş bir yelpazeye sahip fikirleri olan bir Türk lider görülmemiştir zannımca.

Özetle Mirsait Sultan Galiyev, Türk Dünyası içerisinde asla göz ardı edilemeyecek büyük işlere imza atmıştır. Bütün ömrünü Türklerin bağımsızlık mücadelesine adayan bu abide şahsiyetin fikirleri, faaliyetleri ve hayat hikâyesi, dünya üzerinde bulunan tüm Türk gençlerine bağımsızlık fikrini hep diri tutmak açısından örnek teşkil etmelidir.