SON UÇ

Abone Ol

İlk olarak Milli Eğitim Bakanını ve Bakanlık çalışanlarını tebrikle başlayayım. Uzun yıllardır yapılması gereken bir çalışmaya Milli Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin bey imza attı. Eğitimimizde dev bir adım olarak nitelendireceğim bu çalışma nedir diye düşünüyorsunuzdur eminim.  Sayın Tekin’in açıklaması şu şekilde. “Belli derslerin ortalamanın üstünde olması gerekiyor. Temel eğitim yönetmenliğimizde Türkçede 70 alma zorunluluğu getirdik. Daha yönetmenliği yayınlamadık. Önümüzdeki hafta yayınlanacak. 70 ortalamayı tutturamayan geçemeyecek” dedi. Sayın Tekin’in bu açıklaması Türk gençliğinin geleceğinde çok olumlu katkılar sağlayacaktır. Her şeyden önce kullanılan resmi anadili iyi bilmeyen öğrenciler hayata tam olarak hazırlanamadıkları birçok ülkede tespit edilmiştir. Bu çalışma neslimizin kalitesini artırcaktır. Bu sistem sayesinde gençlerimizden okuduklarını, duyduklarını anlayan, derdini tam ve noksansız anlatabilen, yabancı dili daha iyi öğrenen nesiller yetişecektir.

İktidar ve muktedirler arasındaki mücadelenin son raundu Ali Yerlikaya ve Süleyman Soylu arasında mı?

Bu soruyu sorduktan sonra MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sahip çıkmasını değerlendirmek lazım.  Sayın Devlet Bahçeli tarafından eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya şu minvalde sahip çıkıldığını anladım. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Türk Devletinde terör örgütlerine karşı mücadele etmiş bir bakandır. Sayın Soylu ile ilgili bir problem varsa Türk hukuku bu problemi çözecektir.  Eski bir bakanı suç örgütlerinin yanında, yardımcısı, ortağı gibi göstermek Türk devletine zarar verir. Türk Devletinin bir bakanının yanlışı varsa Türk adaleti bu yanlışı değerlendirir ve cezasını keser. Ancak bizim anladığımız gibi anlamayan, hatta MHP’yi ve Devlet Bahçeliyi suç örgütlerinin parçasıymış gibi göstermek isteyenlerin sesi çok çıkmaktadır. Bu söylemleri ne yazık ki HDP için kullanmayanlar MHP’yi ve MHP’nin lideri olan Devlet Bahçeli’yi suç örgütlerinin hamisi gibi gösterme arzusu tamamen Türk düşmanlığından başka bir şey değildir. İktidar ile Muktedirler arasındaki savaşta aslında Süleyman Soylu üzerinden MHP ve Ülkücü harekete zarar vererek MHP’nin doldurduğu alanı HDP’ye mi tahsis etmek istemektedirler? Daha net olarak söyleyeyim. AK Parti içerindeki HDP’ye yakın guruplar MHP’yi devre dışı bırakmak için Süleyman Soylu üstünden Ülkücü harekete saldırıyor olabilir mi? Son günlerde HDP ile ilgili hiçbir negatif haber paylaşmayan muktedirler ve muktedirlerin toplum mühendishaneleri ısrarla Süleyman Soylu üstünden Devlet Bahçeli’ye ve Ülkücü harekete ateş etmektedirler.  Sonuç olarak Ülkücü hareket içerisinde de çeşitli mücadeleler devam etmektedir. Ancak Ülkücü hareketi bir suç örgütü gibi gösterme arzusu tamamen dezenformasyondan başka bir şey değildir. AK Parti içerisinde Trabzon gurubu, Diyarbakır gurubu ve Rize gurupları arasındaki mücadelenin çatışma alanının Ülkücü hareket olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Kendi küçük menfaat çatışmalarının içerisine Ülkücü hareketi eklemlemek isteyenler ne kadar yanlış bir yolda iseler Ülkücü hareketin gölgesinde suç örgütü gibi davranan siyasal figürlerde suçludur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Türk hukuku er ya da geç bir suç varsa onun cezasını kesecek güç ve kudrete sahiptir.

Yerel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiyede büyük bir seçim çalışması başlatıldı. Yerel seçimler konusunda MHP’nin dışlanarak yerine HDP’nin eklemlenmesini kim istemektedir? AK partide kısa bir süre içerisinde milliyetçi söylemlerden vaz geçerek daha ümmetçi bir söylemle yerel seçimlere gitmesi; Soylu üstünden kavganın büyümesine neden olacaktır. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u kazandığı yerel seçimde AK Partinin yapmış olduğu hatanın yapılmaması için MHP’nin devre dışı bırakılması gerekmektedir. Bu defa AK Parti ne İmralıdan ne de PKK terör örgütünden video getirmeyecek. AK Partiye güven endeksini artırmak ve HDP seçmenini AK partiye çekmek için MHP’yi dışlayacaklardır. MHP’nin boşluğunu doldurmasını bekledikleri İYİ parti AK Partiye ve AK partili belediye başkanlarına destek olmaları siyaseten intihar sayılır. İYİ Parti yok olma sürecine girerken AK Partinin HDP sempatizanı adayları seçimi kazanarak belediye başkanı olurlar. Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan ve Sayın Karamollaoğlu büyük bir ihtimalle İYİ Parti gibi bir tavır sergileyerek bir iki belediye başkanlığı karşılığında AK Parti seçmeninin yanında yer alacaklardır. 

Yerel yönetimler iki şey yapamazlar. Adam asamazlar, para basamazlar. Böyle baktığımızda yerel yönetimlerin önemini daha da netleşmiş olur diye düşünüyorum. Taht oyunlarında MHP’nin devre dışı bırakılması çok önemli değil diye düşünenler elbette vardır. Belediyeleri alalım gerisi kolay diyenler eski söylemlerini hatırlamak için ümmet söylemi ile yola çıktıkları görülmektedir. Yarın bu vatandaşlar daha önce söyledikleri gibi bebek katili Apoya sayınlı cümleler kurmaya başlarlarsa şaşırmam.

CHP’de işler pek iç açıcı. CHP’lilerin Ankara haricinde başka belediye istemem dercesine çalışma yapmaları takdire şayan bir durum. Dünya siyaset tarihine geçecek hareketler yapan CHP yönetimi ve belediye başkanları seçilmemek adına yarışmaya başladılar. Gerçekten AK Partinin görünen ittifakı MHP ise görünmeyen ittifakı kesinlikle CHP’dir.  CHP olduğu sürece AK Partinin muhalefeti kendi içerisinden çıkaracağına inanlardanım