Dünyada her konuda eksen kaymaları yaşanırken, Türkiye'de bu eksen kaymalarından kaynaklı savrulmalar yaşamaktadır. Bu savrulmalardan kaynaklı bedeli en acı ve en ağır ödeyen ülkemiz ve Türk halkı olduğu kaanatindeyim.
Arap Baharı ile başlayan göç mühendisliği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm ayarlarını bozdu. Pandemi kaldıracı ile yeni ekonomik despotizim toplumları şekillendirmeyi değil, toplumları istedikleri kalıplar içerisinde yok etmeyi benimsemiştir. Bu gün Türkiye'de on milyonun üzerinde gecici sığınmacı artık kalıcı sığınmacı haline dönüşmüştür. Bu on milyon sığınmacı topraklarımıza girdiğinde nufusumuzun seksen milyon civarında olduğu bilinmektedir. Yani nufusumuz bir anda %12 artmıştır. Yani kişi başına düşen milli gelirimiz %12 azalmıştır. Yani işsizlik oranımız artmıştır. Yani kayıt dışı istihdam artmıştır. Yetmedi, bu göçmenler olmasa sanayimizin yıkılacağını iddia eden aydınımsılar çıkmıştır. Yetmedi Cumhuriyeti kurmak için canını kanını ortaya koyanlarla, kendi vatanını savunmaktan aciz güruhun kıyaslandığını gördük.
Yıllar geçti seçimler atlattık. İstikrar adına Türk Milleti Sayın Cumhurbaşkanımıza yola devam dedi. Siyasetin ruhunda olan mücadele artık değişti. Çünkü siyaset içerisinde "iktidarı legallestiren muhalefettir" sözü kadük kaldı. Muhalefetin darmadağın olduğu muhalefet görünümlü partilerin iktidarın çekim alanına girmek için mücadele ettiği bir yapı olsa olsa iktidar yancısı olmaktan ileri gidemez.
Türk siyasal tarihine utanç vesikası olarak geçecek olan altılı masanın bu gün poker masası olduğunu altılı masanın oyuncuları ortaya koymaktadır. Bu noktada İYİ partinin intihar girişimi sırasında yaptıklarının ne iktidara ne de muhalefete faydası yoktur. İYİ parti intihar ederken, kimi yanımda götürürüm derdindedir bence. Zaten darmadağın olan muhalefete yeterinden fazla zarar vermişken iktidara göz kırpması; iktidarı da güvenilmez olarak gösterecektir. Dün evladım dediği kişiyi satan siyasetci, yarın iktidar yancısı olursa, iktidarı da satmaktan çekinmez.
İç siyasetten biraz halkın ekonomisine bakalım. Asğari ücretin 17.002 TL olduğu bu günlerde, bu maaşla ev geçindirmek mümkün mü? Mümkünse bir ekonomist bunun hesabını yapsın ve yayınlasın. Her geçen gün ortak refaha değil ortak sefalete merhaba dediğimiz bu ekonomik yapının mimarlarının esas amaçlarının Türk Milletinin temel yapı taşlarını yok etmekse bu çalışmalarının nafile olduğunu burdan söyleyeyim. Tarihte bir kaç defa yaşadığımız Kurtuluş Mücadelesini yine veririz. Bu defa ekonomik mücadele veririz. Sayın Cumhurbaskanımızın dediği gibi vicdansız tüccarın gerekiyorsa yola sokulması gerekmektedir. Serbest piyasa şartları diyerek vatandaşı soyma girişimi devlet erki tarafindan durdurulmalı, kötü niyetli kişilerin bitaraf edilmeleri gerekmektedir. Vatandaş bir an önce karnı ile degil; beyni ile vicdanı ile düşünmesi sağlanmalıdır. Yoksa tepki oylarına talip bazı siyasi yapılar toplumu manüple etmekten çekinmezler. Türkiyede denedikleri halk hareketlerine bu defa başka bir boyut katarak halkı sokaklara çıkartmaktan çekinmezler. Güçlü bir Türkiye için güçlü iktidar, güçlü muhalefet olmalıdır. Kandırılan yöneticiler değil halkın kandırılmasına engel olan yöneticiler olmalıdır.
Peki yerel seçimlerde neler oluyor? Türkiye'nin kalbi sayılan İstanbul, beyni sayılan Ankara, güzel yüzü olan İzmir ve acıyan yanımız olan deprem bölgesin de bu yarış son sürat devam etmektedir. İstanbul, Ankara, İzmir ve deprem bölgesi başta olmak üzere Türkiye genelinde yarışı iktidar adına Sayın Cumhurbaşkanımız omuzlamış durumdadır. Belediye başkan adayları daha çok Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından atanmış adaylardan oluşmaktadır. Böyle bir görünüm iktidar açısından iyimidir? kötümüdür? Bence yerel dengeler bu tür atamalar karşısında farklı bir refleks vereceği kanatindeyim. Ancak muhalefetin dağınıklığı ve seçim kaybetme becerisi iktidarın elini güçlendirmektedir. Sonuç olarak yerelde beğenilen adaylar aradan sıyrılırken; hem iktidarın hem muhalefetin atadığı adaylar bir dahaki seçimi beklemek zorunda kalacaklardır. Belki bu seçim Türk siyaset tarihine girecek yeni bir lider, yeni bir figür hediye edecektir. Bu lideri iktidar mı çıkarır, muhalefet mi çıkarır bilemem? Ancak yeni yüzlere yeni liderlere ihtiyacımızın olduğu kesin. Bu noktada son otuz yıla iz vurmuş siyasal liderlerin artık hem kendi partilerine hem Türk devletine danışman olmaları daha doğru olacaktır.
Türkiye'de insanlarımızın tarihi ile barışmaları gerekmektedir. Ortak tarih bilinci içerisinde Mete Han, Atilla, Bilge Kaan, Cengiz Han, Alparslan, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Timur, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet Han.... Neriman Nerimanov, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ebul Feyz Elçibey aynıdır. Bu mümtaz şahsiyetler Türk devleti kuran ve yaşatanlardır. Bu kişiler ile uğraşan bu kişilere hakaret edenler ya Türk düşmanı hainlerdir; ya da cahil cuhela insanlardır. Bu konuda rahmetli Alparslan Türkeş'in güzel bir söylemi vardır. Der ki "Her kim Türk ve Atatürk düşmanıdır; biliniz ki Onlar Malazgirtte, İstanbulun fethinde, Çanakkale'de ve İstiklal Harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu'da kalmış torunlarıdır."