Gündem

Özgür Özel Erdoğan'ın İBB arşivini açtı: Kişi kendinden bilir işi operasyonu

CHP Lideri Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'na yönelik soruşturmada Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan'a tepki gösterdi. Özel, Erdoğan'ın İBB döneminde ona yönelik iddiaları hatırlatıp, "Tayyip Erdoğan'ın üzerinden söylüyorum. Bu operasyonun işi, adı: "Kişi kendinden bilir işi" operasyonu" dedi.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB soruşturmasında Ekrem İmamoğlu'na yönelik iddialara tepki gösterdi. Özel, gizli tanık ifadeleri ile yapılan operasyonun mesnetsiz olduğunu söyledi.

Özel, gizli tanıkla bir kişinin suçlanmasının hukuksuz olduğunu belirtti.

Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın İBB Başkanlığı döneminde yaşadıklarını hatırlattı.

Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine atıfla, geçmişte hakkında ortaya atılan birçok iddiayı hatırlattı.

Özel, “Erdoğan nelerle suçlanmış? Teröristlerle görüşmekle... Billboard skandalı yaşanmış. Zimmete para geçirme, çete kurma, ihaleye fesat... Ama bir gün evine polis gitmedi” diyerek İmamoğlu’na yönelik uygulamaları eleştirdi.

İmamoğlu'na dönük suçlamaların asılsız olduğunu savunan Özel, MASAK raporlarının da içi boş olduğunu söyledi:

  • "MASAK raporu boş peçete torbası gibi. Sallıyorsun, dökülüyor. Kanıt dedikleri her şey çürüdü.”

Özel, Erdoğan’ın geçmişte belediye kaynaklarını kişisel PR çalışmaları ve partisi için kullandığını ileri sürerek, bugünkü operasyonun da benzer bir zihniyetle yürütüldüğünü savundu:

  • “Ben o gün terör örgütünden para istediler, onu da yollamıştım. Belediye kasasını kendi PR’ım için kullandım. Demek ki bu da yapıyor, diyor.”

İmamoğlu'nun belediyeyi şeffaf ve dürüst yönettiğini vurgulayan Özel, “Yarım bütçeyle iki katı iş yapıyor. O parayı yemiyor, yedirmiyor. Kent lokantasında yediriyor, yoksul çocuğa süt içiriyor” sözleriyle İBB yönetimini savundu.

Soruşturmanın temelinde Erdoğan’ın İstanbul’u yeniden kazanma arzusu olduğunu dile getiren Özel, “Tayyip Bey sürekli şunu söylüyor ya: İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder. Şimdi sıra Ekrem’de, diyor” ifadelerini kullandı.

Operasyonda yer alan gizli tanıkların da gerçekte Erdoğan’ın geçmiş yönetimine tanıklık etmiş kişiler olduğunu belirten Özel, “Meşe, çınar, ladin... Üç odunu görevlendirdi. Bunlar aslında üçünün toplamı Tayyip Bey” diyerek tanık beyanlarının ciddiyetsizliğine

Cezaevindeki bazı tutuklulara baskı yapıldığını da iddia eden Özel, “İnsanların ahlakını çocukları üzerinden satın almaya, yönlendirmeye çalışıyorlar” dedi. Operasyonun adını da “Kişi kendinden bilir işi operasyonu” olarak tanımladı.

Özgür Özel şöyle konuştu:

Şimdi gelelim, şimdi gelelim. Ekrem İmamoğlu'nu olmayacak, olmayacak ithamlarla, evinden polis baskınıyla alanların, 4 gün nezarethanede tutanların, Silivri'ye koyanların bir geçmişine bakalım, bir şeyi hatırlayalım. Bakın, Erdoğan nelerle suçlanmış? Teröristlerle görüşmekle. Erdoğan'ın Çeçen ve Müslüman Kardeşler örgütü sorumlularının otel masraflarını ödettiği ileri sürüldü. Bu sebepten Erdoğan "ekip" adı altında örgüt çatısı oluşturmuş, bir örgüt kurmuş. İddiaları sessiz kalmış. Siyasi teşekkül demiş ama oluşturduğunun içinde Müslüman Kardeşler Örgütü'nün olduğu ve Çeçen mafyasının olduğu, teröristlerin olduğu ortaya çıkmış. "Geleceğin başbakanıyım" demiş. İhalelerden komisyon almış. Komisyon partiye de verilmiş. İstişare ile ihale yapılarak rakipler çekilmiş, birileri özendirilmiş. Erdoğan ve Gürtuna için rüşvet, zimmet soruşturması açılmış. Çete lideri olarak yargılanacakmış. "Zimmet ve hile ile suçlanıyorlar." diyor. Akbil ifadesi vermiş ve verirken, "Akbil'de olanlardan haberim yok." demiş. Sonra haberi olanların hepsini milletvekili yapıp yargıdan kaçırmış. "Reklam tahsil" başlığıyla çıkmış gazete. 37 milyar lira reklam parası ödenmiş. Oysaki bu reklamlar yayınlanmamış. Belediye kasasından Erdoğan için tanıtım yapılmış. Billboard skandalı yaşanmış. Bugün el koyuyor ya billboard'lara. Billboard skandalı davası açılmış ve billboard skandalı davası görülmüş. Burada zimmete para geçirme, çete kurma, elebaşı olma, ihaleye fesat ve çıkar sağlama, terör örgütü üyelerine yardım, belediye kasasını kendi PR'ı için kullanma. Olan bitenin iki yönü var: 1- Tayyip Erdoğan bunların bir kısmından yargılandı. Bir kısmından soruşturuldu, dava açıldı, yargılandı. Yargılamalar sırasında durdu, mesela milletvekili oldu, Akbil davası durdu, sonra bildiğiniz yöntemlerle düşürüldü. Dünya kadar, dünya kadar mahkeme karşısına çıktı ama bir gün evine polis yollanmadı. Bir gün sabah kapısına dayanılmadı. Her ifade, telefonla çağırıldı, gitti, ifade verdi. Ceza aldı. Şiirden ceza almasını doğru bulmadık. Cezası onaylandı. Belediye başkanlığı düştü, 3 ay hapis yattı. Hapis yatacağı yere giderken İstanbul'da belediyenin önünde miting yaptı, engellenmedi. Cezası onaylandığında bile polisle gelinip alınmadı, davet edildi. Ve orada mitingle uğurlandı. Yattığı cezaevinde, kendi iddiaları, 30.000 ziyaret aldı, diyorlar. 30.000 kişi. Şimdi Ekrem Başkan'a gidene gelene laf ediyorlar ya, 30.000 ziyaret aldı. Bu işin, o geçmişte kötüledikleri, "İktidara hizmet ediyor." dedikleri, "Tarafsız değil." dedikleri, dokunulmazlıkları kaldırma sözü verip başbakan olduğu, iktidar olduğu, "Kaldıralım." denince de "Bu yargıyla mı kaldıracağız?" dediği dönemde, ne kendisine ne bir gazeteciye, kendi arkadaşları, milletvekilleri söylüyor, asla ve asla böyle eş zamanlı, bir yerden yönetilen, aynı anda 5-6 savcının birden ayrı suçları, gizli suçları birlikte sorguladıkları işler yapılıp da bu yapılan zulüm de, itibar suikastleri de yapılmadı. Saraçhane'den davul zurna miting yapmasına izin verildi. Onun bugün ne yaptığına bakın. Ama okuduklarımı, bunları, aynı suçlamalar yapılıyor. Ekrem İmamoğlu'na soruluyor. Arkadaşlarımıza soruluyor. Banka dekontları araştırılıyor. MASAK raporu çıkarılıyor, bomboş. Bir tane kanıt yok. O zaman olanı ben söyleyeyim. Tayyip Bey sürekli şunu söylüyor ya: "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." Bunu bir yere oturtmuş kafasında. "Ben İstanbul'u kazandım, Türkiye'yi kazandım." diyor. "Şimdi sıra Ekrem'de." diyor. "O İstanbul Belediyesi'nin olanakları o gün bendeydi, şimdi Ekrem'de." diyor. "Ben o gün billboard'lara bunu yapmıştım. Akbil'den, yani sayılamaz işlerde bunu yapmıştım. Reklamda bunu yapmıştım. Ben o gün terör örgütünden para istediler, onu da yollamıştım. Ben o gün kendi PR'ımı İBB'ye de yaptırmıştım. Demek ki bu da yapıyor." diyor. Ve bu suizanla çağırıyor ve Akın'a bunları anlatıyor. "Böyle böyle yapıyor." diyor. "Git, bulacaksın." diyor. "Elinle koymuş gibi." diyor. "Bu işi bilen benim." diyor. "Bu işi kuran benim." diyor. "Şimdi Ekrem geçti ve benim gibi o yetkiler elindeyse kesin bunları yapıyor." diyor. Oradan buradan bir iki de gaz veren oluyor. "Sen bu İstanbul'u elinden almazsan bu Ekrem geliyor. Anketlerde 60 çıktı. Şunu yapıyor, bunu yapıyor." Bilmiyor ki Ekrem İmamoğlu dürüst, temiz yönetiyor. İki kat bütçeyle değil, bütçenin yarısıyla 4 katı, 2 katı iş yapıyor. Yani 4'te 3'ü çalmadan arttırıyor. Yarım bütçeyle 2 katı iş yapıyor. O parayı da, o parayı da yemiyor, yedirmiyor. Kime yediriyor? Kent lokantasında yediriyor. Kime yediriyor? Yoksul çocuğa süt içiriyor. Kime yediriyor?

Yandaşa peşkeş çekeceğine vatandaşa hizmet ediyor. Akın aldı gazı, gitti. Onu aradı, bunu aradı. Öyle yaptı, böyle yaptı, olmadı. Odun, meşe, çınar diye, pardon, meşe, çınar, ladin diye 3 tane odunu görevlendirdi. Onlar aslında üçünün toplamı Tayyip Bey. Bu yalancı şahitler var ya, Ekrem Başkan açısından yalancı, Tayyip Erdoğan'ın geçmişine şahit bunlar. İBB'yi Tayyip Bey'in nasıl yönettiği, oradaki kaynakları nasıl kendine kullandığı, partisinin iktidarını oradan nasıl finanse ettiğini bildikleri için ladin, meşe, çınar İstanbul Büyükşehir sürecini bilen iftiracacılar. Ama iş o ki aralık, ocak, şubat MASAK, MASAK, MASAK'tan raporun talebi 3'ü, bir başkan yardımcısının buna iknası, martın 10'u, raporun tamamlanması 17'si. Yani olmayan MASAK raporunu anlatıyormuş bunlar aralıkta, ocakta, şubatta. MASAK raporu boş peçete torbası gibi, sallıyorsun, dökülüyor. Kanıt dedikleri her şey çürüdü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki, Anayasa Mahkememiz diyor ki:

Salt gizli tanık ifadesiyle tutuklanamaz, cezalandırılamaz. Gizli tanık şunu der: "A kişisi B kişisine rüşvet verdi." Bakacaksın, o rüşvetin kanıtını bulacaksın, yok. Çınar, "Gördüm." bile demiyor, "Duydum." diyor. Ladin, "Yaptım." bile demiyor, "Yapmış." diyor. O yüzden inanılmaz bir yalanın içinde, şu evredeyiz. Arkadaşlarımızı cezaevlerinden dağıtıp gittikleri yerlerde özel ziyaretler yapıp "Bak, sen diğerlerinden farklısın. Gel şu ifadeyi kabul et, sen çık, bunlar yatsın." Şuna başlamışlar. İtirafçılar var. Kalanlardan, yananlardan olma, çıkanlardan ol. Kadın tutuklulara, "Kaç yaşında evladın?" "1,5 efendim." "Ya, yarın onun yanına dönmelisin.

Ben bu yayından, bu SEGBİS'ten ayrılırsam bir daha çocuğunu 15 yaşında görürsün. Benim dediğimi yapacak mısın? İtirafçı olacak mısın?" Diyor ki kadın: "İtiraf edeceğim bir şey yok. Çalmadım, çal demediler. Soymadım, soy demediler. Bir yanlışım yok." "Gizli tanık ifadesini doğrularsan evladını kucaklayacaksın yoksa 15 yıl hapsi boylarsın." Böyle bir psikolojik mücadele var. İnsanların ahlakını çocukları üzerinden satın almaya, yönlendirmeye, değiştirmeye çalışıyorlar. O yüzden meselenin adı, hani bu operasyonun bir adı var mı? Bence var. Tayyip Erdoğan'ın üzerinden söylüyorum. Bu operasyonun işi, adı: "Kişi kendinden bilir işi" operasyonu.