Gündem

Özel'den İstanbul'un gökdelenlerine ilişkin açıklama: Erdoğan'ın hançerleridir!

CHP Lideri Özgür Özel dünkü Anıtkabir yürüyüşünün ardından bugün Sol Parti'yi ziyaret etti. Sol Parti sözcüleri ile görüşen Özel sonrasında bir basın açıklaması yaparak gündem değerlendirmesinde bulundu. Özel, İstanbul'daki gökdelenler için, 'Erdoğan'ın hançerleridir' ifadesini kullandı.

Abone Ol

Özgür Özel'in Sol Parti ziyaretinin ardından yaptığı basın açıklamasından satır başları şu şekilde:

Bugünkü ziyaret hem bizim kurultay sürecimizde hem darbeye karşı meydanlarda direnirken gösterdiğimiz dayanışmayı konuşmak için hem kurultay sonrası Sol Partinin yapmak istediği ziyaret açısından hem de bundan sonrasına yönelik olarak görüş alışverişinde bulunduğumuz çok değerli bir toplantı oldu.

Şüphesiz bütün Türkiye 19 Mart sivil darbe girişimi bunun ilk önce Saraçhane'de püskürtülüşünü, 7 gün yapılan gece mitinglerini, sonra Boğaz Köprüsü'nü geçerek İstanbul'da ama Maltepe'de yaptığımız milyonluk mitingi, sonra da Anadolu yakasından Anadolu'ya açıldığımız, Samsun'la başladığımız, Yozgat'la devam ettiğimiz, Mersin'le sürdüreceğimiz, Konya'yı, Van'ı ve devamında 19 Mayıs'ta İzmir'i ziyaret edeceğimiz, orada milyonlarla buluşacağımız bir sürecin içindeyiz.

Şüphesiz Cumhuriyet Halk Partisi bu mitinglerde ev sahipliği yapıyor ama mitingin tek sahibi değil Cumhuriyet Halk Partisi. Sahiplerinden bir tanesi Sol Partinin de içinde bulunduğu, Türkiye siyasetinin en solundan en sağına kadar partilerin destek verdiği süreçler yaşıyoruz. Sosyal Demokratlar, Sosyalist Demokratlar, Muhafazakar Demokratlar, Milliyetçi Demokratlar, Kürt Demokratların meydanlarda omuz omuza durdukları, yan yana durdukları bir gök kuşağı gibi bu farklı renklerin aynı doğruda yan yana, birbirinin içine ve işine karışmadan durabildiği değerli bir süreci yaşıyoruz.

Bu sürecin devamının Türkiye'nin umudu olduğunu görüyoruz. Çünkü bugün bir sandık koysak bu sandık erken seçim sandığı da olsa aslında bir referandum sandığı. Otokrasi mi demokrasi mi? Demokrasi olduktan sonra biz farklı görüşlerimizle, farklı programlarımızla, farklı öneri, farklı taahhütlerimizle milletin karşısına çıkar, farklı farklı oy isteriz. Milletin verdiği destek doğrultusunda da iktidar olan iktidar olur, muhalefet olan muhalefet olur.

Ama bugün farklı farklı görüşlerin, farklı farklı önerilerin oy istemesinin ötesinde biz farklı farklı partiler muhalefet bir bütün olarak ve iktidara oy vermiş ama bugün olanları hiç doğru bulmayan milyonlar olarak öncelikli talebimiz demokrasi ve adalettir. Vazgeçemeyeceğimiz şey olmazsa olmazımız da seçim sandığıdır, halkın iradesidir. Bir darbeyle karşı karşıyayız, darbe girişimiyle.

31 Mart 2024 yılında kurulan yerel seçim sandığına darbe yapıyorlar. Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partili 6 belediye başkanı ve DEM'li onun üzerinde belediye başkanına kayyum atama üzerinden CHP'li 3 belediye başkanına kayyum, 4 belediye başkanı da diğer sebeplerden içeriye alarak ama esas olarak gelecekteki genel seçim sandığına darbe yapıyorlar.

Karşısındaki en kuvvetli adayı alıp hapse atıyor. Karşısında bundan sonra başka kuvvetli adaylara ne yapacağı meçhul ve gözü o kadar karartmış ki gelecekteki seçim sandığını koymamayı dahi göze alabilir. Alabilirdi ne zamana kadar? Bu millet en değerli varlığı gördüğü seçme ve seçilme hakkına, sandığa, demokrasiye bu kadar güçlü sahip çıkana kadar. O yüzden biz bu iradenin, halkın bu iradesinin son derece önemli olduğunu değerlendiriyoruz ve muhalefeti bir ve bir arada tutarak demokrasiyi savunmayı dolayısıyla da Türkiye'nin ortak geleceğini savunmayı çok önemsiyoruz.

Aksi takdirde tek adam rejimleri ülkelerinin halklarına ne yapıyor hepimiz gördük, görüyoruz. Tek adamlar ülkelerini de felakete, kendilerini de en sonunda bir felakete sürüklüyorlar. Biz demokrasiyi savunarak hem ülkemizi hem de aslında şu an farkında olmayan o tek adamlık heveslilerinin geleceğini de güvence altına alıyoruz. Demokrasilerde seçimler olur, devir teslimler olur, kaybeden gider, kazanan gelir yönetir. En doğrusu budur. Bu ülke için en hayırlısı budur.

Bu ülkeyi yönetenler için de en hayırlısı budur. Demokrasi dışına yeltenenler aslında bindikleri dalı kestikleri gibi ülkeyi ve kendilerini de felakete sürüklerler. Biz demokrasiyi ve ülkenin ortak geleceğini savunmaya devam edeceğiz. Tabii içeride bolca kulağını çınlattığımız, kulaklarını çınlattıklarımıza da bir selam verelim. Bizim bu süreçle ilgili ortaklaştığımız en önemli tespit üniversite öğrencilerinin ya da emekçi gençlerin ya da evde oturan ve umudunu kaybetmiş gençlerin bu sürece yürekleriyle koydukları katkıdır. Biz Türkiye'deki hangi görüşten olursa olsun tüm gençleri ülkenin geleceklerine ve kendi geleceklerine sahip çıktıkları için teşekkür ediyoruz.

SOL PARTİ SÖZCÜSÜ ÖNDER İŞLEYEN:

Özel'in ziyaretinin ardından yapılan basın toplantısında söz alan Sol Parti sözcüsü Önder İşleyen'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:

Dün İstanbul'da yaşanan depremden dolayı bütün yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi de bir kez daha iletelim. Sadece dün gördüğümüz deprem gerçeği dahi bu rejimin ne kadar çürümüş ve bu rejimden kurtulmanın bütün halk için ne kadar hayati bir gerçek olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

19 Mart darbesi başkanın da ifade ettiği gibi artık toplumsal desteklerini kaybetmiş ayakta durması sadece hile, aldatmaca ve zorbalıklara dayanan bir iktidarın ülkeyi Putinvari bir otokrasiye seçimin fiilen geçersizleştiği bir faşizme sürükleme çabasıydı. Kenan Evren'in yaptığı gibi 12 Eylül'den sonra hangi parti kurulacak, onun başkanı kim olacak diye seçimleri yaptığı gibi bir seçime Türkiye'yi götürmek üzere planlanmış bir oyundu.

Buna hep beraber direndik. Evet, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve bu operasyon onun en önemli rakibinin tasfiye edilmesi manasına geliyordu ve aynı zamanda 25 yıldır bu ülkede yoksulluğa ve açlığa sürüklenmiş bütün işçi ve emekçilerin, geleceği elinden alınmış gençlerin kendi gelecek arayışının içerisinde birleştiği bir mücadeleye dönüştü.

Bu mücadele ülkeyi söylediğimiz gibi bir seçimsiz ülke haline getirmek isteyenlere karşı çok güçlü ve birleşik bir yanıt oldu. Bütün halkın, bütün emekçilerin, öğrencilerin birleşik mücadelesi Saraçhane'den başlayarak bütün ülke sokaklarında ve meydanlarında yeniden kuruldu ve bu direniş siyaseti ve ülkenin geleceğini bugün koltuklarından ve sopalarından başka bir şey olmamış olanların elinden almıştır.

Önümüzdeki dönem biz bu mücadeleyi bugün de burada olduğu gibi birliğimizi ve dayanışmamızı çoğaltarak bütün farklılıklarımızla bu ülkenin bir kurtuluş mücadelesi olarak örgütleyerek sürdüreceğiz. Çünkü bu tek adam rejiminden kurtulmak hep söylediğimiz gibi hepimizin en büyük önceliğidir, birleştiğimiz ve ortak hücum ettiğimiz temel nokta budur. Bunun için birliğimizi, dayanışmamızı ve mücadelemizi çoğaltmaya kararlıyız. En önemlisi bu ülkenin geleceği ve bu halkın emekçilerin çıkarıdır. Bunu hep birlikte savunuyoruz.

O yüzden bizim partilerimizin A, B partisinin çıkarları geleceği değil hep birlikte ortaklaştığımız şey ülkenin geleceği ve ülkenin kurtuluşudur. Bu mücadeleyi de başaracağımızı sokak sokak, meydan meydan hep birlikte gösterdik ve bunu göstermeye devam edeceğiz. Çünkü çok büyük bir aydınlık kapısı, çok büyük bir umut kapısı açılmıştır ve şuna da çok eminiz ki bugün iktidarda olanlar aslında bugünden itibaren geçmişte kalmaya başlamıştır.

Bir 10, bir iktidarına dönüşmüştür. Evet onlar geçmiştir ve gelecek bugün meydan meydan örgütlenen halkın kendi geleceği içerisinde şekillenecektir ve mutlaka Türkiye dün 23 Nisan'dı, bir kez daha hatırlatmak gerekirse o gün kurulan meclisi bugün parlamentoyu kapatarak, anayasayı, yasayı her şeyi, bütün demokratik kurumları ortadan kaldırarak kurulmuş Amerikan markası olan AKP tarafından kurulmuş bu yeni hilafet ve saltanata karşı Türkiye yeniden demokrasiye, yeniden bağımsızlığa, yeniden laikliğe yeniden parası olanın değil, herkesin eşit yaşayabileceği bir ülkenin kuruluşuna hep birlikte yürüyeceğiz ve bu mücadeledeki birliğimiz ve dayanışmamızla bunu başaracağımıza da inancımız tam.

"İSTANBUL'UN GÖKDELENLERİ ERDOĞAN'IN HANÇERLERİDİR"

(AFAD toplantısına İBB'nin çağrılmaması sorusunun yöneltilmesi üzerine)

Kendi kendilerini yalanlayan, kendi kendilerini ihbar eden bir çizgideler. Yani son cümlelerinin altına imza atarım ama yaptıkları iş tam olarak depremi siyasete alet etmek. Gitmişler toplantı yapıyorlar. 16 milyonluk bir kentteler, o 16 milyonluk kentin 5 yıldır, 6 yıldır yönetiminde olan belediye başkanını içeriye atmışlar.

Deprem uzmanlarının dediği gibi deprem için çalışan biri vardı onu da içeriye koyduk diyorlar. Belediye zaten Ekrem İmamoğlu yok, AKOM'un başında olması gereken Ekrem İmamoğlu yok. AFAD toplantısının 1. davetlisi olması gereken Ekrem İmamoğlu yok ve belediye meclisi içinden seçilmiş olan belediye başkan vekilini İBB'den kimseyi çağırmıyorlar.

Kendi kendilerine oturmuşlar ama AKP'nin sözcüsü ile AKP'nin il başkanı var. Düşünün İstanbul'u deprem gerçeğinden yüzleşecekleri ve depreme karşı alınacak tedbirleri konuşacakları, o gün ortaya çıkmış bir zafiyet varsa bunu değerlendirecekleri Devletin toplantısına 16 milyonluk kentin büyükşehir belediyesi davetli değil ama bir parti davetli.

Buradan sonra da tutmuş yok siyaseti alet edilmesi bilmem ne yapılmasın diyor. Gerçekten utanılacak bir haldeler. Gerçekten kontrollerini, şuurunu kaybetmişler. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin CHP'nin kazandığını ve yönettiğini hazmedemeyen bir anlayışın kendi kendini inşa etmesinden başka bir durum değildir. Murat Kurum bu sözleri söylüyor.

Efendim deprem için çivi çakmadılar diyor bir yandan da, aynı gün Bugün bu gazetesinde de okudum, kendi ifadesinde de duydum. Deprem için çivi çakmıyorlar. Bir de gelip eleştiriyorlar diyor. Arkadaşlardan istedim bir çıktı. Alabilir miyim şunu? Bakın Deprem İçin Çivi Çakmayan İBB Deprem Seferberlik Planı Hazırlanması taahhüt edilmişti, hazırlandı, onaylandı. 4 ana başlık, 14 tema, 233 projeyi kapsıyor. Toplam 114 milyar liralık bir proje toplamı, bu planın 30 milyar liralık kısmı tamamlandı, toplamda 73 proje tamamlandı, 88'i devam ediyor.

Daha bu işe 80 milyarın üzerinde para harcanacak planlanmış. Kaynağı da bulunmuş. Dünyadan kaynak buluyoruz. Önlerinde imzade bekliyor. Hem İstanbul'un hem İzmir'in kentsel dönüşümlerinin İmzalamayanlar tutmuş bu lafı söylüyor. 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeninin plan aşamasındayız.

Takvimi doğrultusunda gün gün ilerliyor. Hızlı tarama ile bina incelemelerinin tamamı yapıldı. 11.684 bağımsız bölümden oluşan 25 proje tamamlandı. 6594 bağımsız bölümden oluşan 25 proje bitmek üzere. 1273 yapı kültürel miras çerçevesinde güçlendiriliyor ve dar gelirli vatandaşın inşaat maliyetinin %60'ını, emeklerinin 65'ini İBB karşılayan kentsel dönüşümde finansal destek sağlanıyor bu krize rağmen. Acil ulaşım yollarının 64'ü tamamlandı, 70'den fazlası devam ediyor. 130 kronikleşmiş noktanın taşkın sorunu çözüldü.

Viyadüklerin güçlendirme işlemlerinin %70'i tamamlanmış durumda ve tek sorun Murat Kurum'un bakanlığından İstanbul büyük şehrin ya da ilçe belediyelerimizin kabul etmediği imar plan değişikliklerini bakanlıklardan yapıyor. İstanbul'da ne kadar önemli toplanma noktası varsa oraya bakanlık eliyle imar verdiler. AVM mi ararsın, rezidans mı ararsın.

Tayyip Erdoğan konuşuyor diyor ki zamanında İstanbul'un bağrına diyor hançer saplandı, neyi söylüyor gökdelenleri. Tayyip Erdoğan büyükşehir belediye başkanı olduğunda İstanbul'da 4 gökdelen vardı. Şimdi 257 tane gökdelen var. Hepsi onun hançerleri. Siyaseten hançer hançer diyor. İstanbul'daki hançerleri İstanbul'u bu hale getirdi. Dün çalışmayan GSM şebekesi de eserleridir. Dün Yolların tıkanması, parkların dolması, toplanma alanı bulunamaması da bu iktidarın eseridir. Eğer gerçekten samimilerse İstanbul'a özel olarak şu sözü versinler. Biz bundan sonra ilçe ve il belediyelerinin imar vermediği yere bakanlık eliyle imar vermeyeceğiz desinler. Buna tenezzül eden bu iktidar utanmadan bu işi şey bu işin şöyle siyaseti vardır.

AKP kadına, çocuğa, gence iyi gelmediği gibi doğaya, çevreye iyi gelmediği gibi deprem riskine de iyi gelmemektedir. Depreme karşı en büyük risk faktörü AKP'nin yereli tanımayan Ankara'dan imar düzenlemesi yapan vahşi rantçı ve talancı anlayışıdır.

(Bahçeli'nin İstanbul depremi açıklamasını yorumlaması istendi)

Tutuksuz yargılama öneriyor diye okuyorum. Çünkü bir şehrin emin ellere teslim edileceğine kim karar verecek? Herhalde demokrasideysek herhalde Devlet Bey'i Osmaniye Milletvekili yapanda, partisinin genel başkanı yapanda milletin iradesi ve demokrasidir, değil mi? O zaman İstanbullulara üç kere sorduk, ikincisi hazımsızlıktan. 2019'da birincide kazandık, 13.000 oyla size İstanbul'umu vereceğiz deyip yenilediler, 806.000 farkla kazandık. Beş yıl hizmet ettik. İstanbullu 1.100.000'in üzerinde bir farkla da İstanbul'u emanet etti. H

em de öyle bir vaade değil, 5 yıllık icraata cevabı, alın bir 5 yıl da siz yönetin dedi. İşi ehline teslim ediyorum dedi, işin ehli İmamoğlu'dur dedi. Ben bir partinin genel başkanı olarak bu değerlendirmeyi yapmıyorum. Ben İstanbul'un iradesine saygılı bir insan olarak yapıyorum. Kayseri'de de işin ehlinin AK Partili birisi olduğunu söyledi Kayserililer.