Onur Yaser Can'ın 2010 yılında İstanbul Şişli’de gözaltına alınıp çıplak aramaya maruz kalıp, işkence gördüğü için intihar ettiği iddiasına ilişkin dört polis ve bir bilirkişinin “resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme” ve “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçlarından ayrı ayrı 17 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada karar çıktı.
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Onur Yaser Can’ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can ve taraf avukatları katıldı.
Yargılanan dört polise resmi belgeyi tahrifat suçundan 6’şar yıl hapis cezası verildi.
NE OLMUŞTU?
28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010'da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. Can, götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. "Çıkış Doktor Raporu" da işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi.
Salıverilmesinin ertesi günü polislerin telefonla arayarak, tutanaklardaki "tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçesiyle yeniden emniyete çağrılan ve başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlanan Can, bir avukata başvurdu.
İfadesi işkence altında iki kez alınmış olmasına rağmen, polisler üçüncü kez emniyete çağrınca Can, 23 Haziran 2010'da oturduğu evin balkonundan kendini atarak intihar etti.
Can arkadaşlarının ısrarıyla o gece karakolda neler yaşadığını sırasıyla yazmıştı. O notta, “Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” ifadeleri yer alıyordu.