Dünyaca ünlü Güney Koreli yönetmen Kim Ki-duk, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Kore sinemasının sıra dışı yönetmenlerinden birisiydi Kim Ki Duk. Yönetmenin farklılığı kendi yaşam öyküsünde gizlidir denilebilir. Eski bir fabrika işçisi ve deniz askeri olan Kim Ki Duk, fakir bir aileden gelmekte. Yönetmen meslektaşlarının çoğunun aksine, örgün eğitim sürecinden geçmemişti. Marjinal insanların merkezde olduğu öyküler seçen yönetmen, Kore sinemasının entelektüel ve estetik yansıması olarak anılacak.
Kim Ki-duk 1960’ta Gangwon’da doğdu. 9 yaşındayken ailesiyle Seul’e taşındı. Ziraat okuluna gitti. 17 yaşında okulu bıraktı, fabrikada çalışmaya başladı. 20-25 yaşları arasında orduya katıldı. Ardından 2 yıl görme engelliler için bir kilisede çalıştı. (O sıralar rahip olmayı düşünüyormuş.) Ardından Paris 'te resim eğitimi gördü. Kim, ilk kez sinemaya bu dönemde gitmiş. “Kuzuların Sessizliği” ve “Köprü Üstü Âşıkları” filmlerinden çok etkilenmiş.
1993'te tekrar Kore'ye dönen yönetmen, film senaryosu yazmaya başladı ve bir yarışmada iki senaryosu birden ödül kazandı.1996 yılında küçük bütçeli Timsah adlı filmiyle ilk sinema deneyimine başladı. Hiçbir sinema eğitimi almayan Kim bu filmi ile Koreli film eleştirmenlerinden ağır eleştiriler aldı. 2004 yılında ‘Fedakar Kız’ film ile Berlin Uluslararası Film Festivali'nde, Boş Ev filmi ile de Venedik Film Festivali'nde En iyi yönetmen ödüllerini aldı. 2011 yılında Arirang film ile Cannes Film Festivali'nin ‘Un Certain’ Ödülleri bölümünde en iyi film ödülünü aldı.
Çocukluk yıllarında ailesinden, deniz kuvvetlerinde görev yaparken üstlerinden şiddet gördüğünü; filmlerinde deneyimlerinden yola çıkarak bunların nedenlerini sorguladığını, bu tür davranışlar karşısında ne hissettiğini ve düşündüğünü ifade etmenin bir yolu olarak sinemayıtercih ettiğini belirtmişti.
Sinema eğitimi almayan yönetmen, kendisiyle yapılan bir röportajda askerde yaşadıkları, fabrika günleri, yaşarken karşılaştığı insanların kendisi için sinema eğitimi ve sinema malzemesi olduğunu, insanları ve hayatı sorgulama alanı olarak benimsediğini söylemişti. Toplumdan dışlanan çeşitli tiplere sabitlendiğinden, çalışması kendine özgü ve büyük ölçüde “suigeneris” yani nev’i şahsına münhasır bir özellik taşımaktaydı. "Dünyanın görüntüsünü içsel gözlerimle resmetmek istiyorum" ilkesi, yönetmenin sinema dünyasında kendine has tarzının oluşmasında etkili olmuştur denilebilir.
Filmlerinde diyaloglara ya az yer vermiş ya da ana karakterleri hiç konuşturmamıştır. 2005 yapımı “Yay” (Hwal/TheBow)’daki ana karakterler hiç konuşmaz. 2007 yapımı “Nefes” (Soom/Breath)’de ana karakterlerden biri hiç konuşmaz, diğeri duygularını şarkı söyleyerek anlatır. 2004 yapımı “Boş Ev” (Bin-Jip/3-Iron)’de ana karakterlerden biri hiç konuşmaz; diğeri de tek cümle söyler. Filmlerinde sessizliği tercih etmesiyle ilgili olarak “Bazen kelimelerin gerçeği çarpıttığını ve bu gerçeği sessizliğin yakaladığını” söylemiş ayrıca bir yönetmen olarak bazı boşlukları izleyicilerin doldurmasını istemişti.
Sinema otoriteleri tarafından "en batıda duran yönetmen" olarak görülen Kim Ki Duk'un başlıca fikir kaynağını ise kadınlar oluşturmuştur. Bir söyleşide kadınların enerjisinin erkeklerden daha üstün olduğunu ve kadınlar olduğu sürece film çekmeye devam edeceğini söyleyen yönetmen, kadın karakterlerin ekseni etrafında dönen filmleri seyircisi ile buluşturmuştu.
Her ölüm erken ölümdür ve ne yazık ki Kim Ki Duk’ta 2020 yılında milyonlarca insanın yaşama erken veda etmesine neden olan Covid-19 nedeniyle aramızdan ayrıldı. Dünyada yaşayan büyük yönetmenlerden biriydi ama artık o da tıpkı Angelopoulos gibi Kubrick gibi Ingmar Bergman gibi filmleriyle yaşayacak…