İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının dördüncü gününde de onbinlerce yurttaş Saraçhane Meydanı'nda bir araya geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik 19 Mart Çarşamba sabah saatlerinde başlatılan operasyonda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde bir dizi isim gözaltına alındı.
100'den fazla kişiyi kapsadığı belirtilen operasyonun "Medya A.Ş. ihaleleri, kent uzlaşısı ve terör soruşturması" kapsamında gerçekleştirildiği aktarıldı. İmamoğlu hakkında iki ayrı soruşturmanın başlatıldığı belirtildi.
Operasyon, İmamoğlu'nun İstanbul Üniversitesi'nden aldığı diplomanın iptal edilmesinden bir gün sonra başladı.
Diploma süreci, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlanan İBB Başkanı'na son haftalarda açılan soruşturmaların ardından geldi.
SARAÇHANE'DE DÖRDÜNCÜ AKŞAM
Gözaltı gününden bu yana, yasaklara rağmen başta büyükşehirler olmak üzere Türkiye'nin farklı noktasında eylem duyuruları yapıldı. CHP'nin İstanbul'daki buluşma noktası ise Saraçhane oldu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yüzbinlerce kişi bugün yine Saraçhane'de bir araya geldi.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Ekrem İmamoğlu'na destek için Saraçhane'de. Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu kürsüye çıkarak Saraçhane'yi dolduran kitleyi selamladı.
MUHARREM İNCE: CUMHURİYETİN ÖĞRETMENİ OLARAK BURADAYIM
Özel'den önce mikrofonu Muharrem İnce aldı.
İnce, "Ben bugün Cumhuriyetin bir öğretmeni olarak buradayım. Gençler meydanlar sizin, şarkılar söyleyin, protesto edin. Ama kaldırım taşını sökmeyin. Maskeye gerek yok. Sizin yüzünüz kara değil ki, yüzü kara olanlar maske taksın!" dedi.
Muharrem İnce'nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
* Telefonlarınızı çıkarın. Hepinizi canlı yayına davet ediyorum telefonlardan. Önce telefonlardan. 7 yıl önce bu belediyeyi bir Karadeniz uşağı aldı. Beğenmedi Tayyip Bey. "Olmaz." dedi. "Bir daha yarışacağız." dedi. Onu 3.000 farkla almıştı. İptal ettirdi. 1.000.000 farkla aldı bu sefer. Bu Karadeniz uşağı aradan 5 sene geçti, bir daha aldı belediyeyi. Baktı ki sandıkta yenemiyor, mahkemede yenmeye kalktı.
* Şimdi ben size, ben size Nazım Hikmet'in, büyük ustanın Kuvayı Milliye Destanı'nda Karadeniz uşaklarını nasıl tanımladığını anlatayım. Şöyle diyor büyük usta: "Dümende ve baş hattında uzun eğri burunlu insanlar vardı ki onlar konuşmayı şevkatle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve Mısır ekmeğinin zaferi için hiçbir şeyden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi" diyor. Ben bugün buraya, ben bugün buraya adliye koridorlarında, "Cumhuriyet savcısı yazar ya" aslında bir meslek grubuna daha çok yakışır bu.
* Cumhuriyetin savcısı doğrudur ama cumhuriyetin öğretmeni, ben cumhuriyetin öğretmeni olarak buradayım. Atatürk diyor ki Kurtuluş Savaşı'ndan sonra: "Asıl savaş şimdi başlıyor. Cehaletle savaş." diyor. Cehaletle savaş. Onun için buradayım. Bu ülkenin üç büyük sorunu vardır. Birisi cehalet, öbürü ihanet, öbürü adalettir. Bu üçüdür. Şimdi gençler, evlatlarım, öğrencilerim, size sesleniyorum. Demokratik hakkınızı sonuna kadar kullanın. Direnin, yürüyün, slogan atın, şarkı söyleyin, protesto edin ama kaldırım taşlarını sökmeyin. Şiddet uygulamayın. Maskeye gerek yok. Sizin yüzünüz kara değil ki. Yüzü kara olanlar maske taksın.
'EĞER BİRİSİ ORADA PROVOKE EDİYORSA BİLİN Kİ O MİT'İN İŞİDİR"
* Sizin yüzünüz ak. Sizin yüzünüz ak. Onların adı ak. Adının ak olması önemli değil, alnının ak olması önemli, alnının. Sizi mizah yapmaya davet ediyorum. Bunlarla makara yapmaya davet ediyorum. Polisler, sevgili kardeşlerim, jandarmalar, size sesleniyorum. Yahu arkadaşlar, bakın orada sopayla vuruşan birisi... Emin olun ki onu oraya Tayyip göndermiştir. Emin olun. Bakın, eğer birisi orada provoke ediyorsa bilin ki o MİT'in işidir, derin devletin işidir, AKP'nin işidir.
* Sevgili kardeşlerim, öğrencilerim, evlatlarım, bakın polislere, jandarmaya sesleniyorum. Ya arkadaşlar, polis kardeşlerim, sizin evladınız yok mu? Sizin çocuklarınız başka şehirlerde okumuyor mu? Utanmıyor musunuz onlara öyle gaz sıkmaya? Polis kardeşlerim, siz Erdoğan'ın polisi değilsiniz. Devletin polisisisiniz, devletin. Biz sizin yanınızdayız ama kusura bakmayın Van'dan giriyor Afgan, Çanakkale'ye kadar geliyor. Sınırlarımız kevgire dönmüş. Türkiye'nin sınırları kevgire dönmüş, yol geçen hanına dönmüş. Bunları kimse konuşmuyor ama gariban çocuklara gelip burada onları copluyorsunuz.
* Çok gaz meraklısıysanız, çok cop meraklısıysanız yasa dışı kaçakları yakalayın, teröristleri yakalayın. Biz bugün burada, biz bugün burada gençlerimizle sohbet etmeye geldik. Gönlünde kardeşlik duygusunu paylaşanlara, tohumu çiçeğe dönüştürenlere, çocuğuna harçlık veremeyen babalara, İstanbul'da yaşayıp da denizi görmeyen çocuklara selam vermeye geldik hep birlikte.
İNCE: HEPİMİZ EKREM İMAMOĞLU'YUZ
* Nasırlı elleriyle üretim yapanlara, gece yatağına aç giren çocuklara merhaba demeye, onların derdine derman olmaya geldik. Biz bugün buraya boyun eğmeyenlere, dik duranlara, itaat değil itiraz edenlere selam vermeye geldik. Şehitlerin bayrağını devralanlara geldik. Alın teri döküp, alın teri döküp çocuğuna mama alan babaları selamlamaya geldik. Biz bugün buraya haram yemeyenlerle dertleşmeye geldik. Biz bugün buraya horlanan, şiddet gören, sokakta öldürülen kadınlarımızı selamlamaya geldik. Biz, bu meydanda toplananlar, biz susmayanlarız. Biz direnenleriz. Biz eğilmeyen başız. Biz susmayan diliz. Biz, hepimiz, biz bükülmeyen bileğiz. Biz hepimiz Ekrem İmamoğlu'yuz.
* Biz gücümüzü Anadolu'nun, bu toprakların en büyük devrimcisi Gazi Mustafa Kemal'in bir çift mavi gözünden alıyoruz. Biz isyanı biliriz. Biz isyanı Şeyh Bedreddin'den öğrendik. Biz kula kulluk yapmamayı Pir Sultan'dan öğrendik. Bir olmayı, iri olmayı Hacı Bektaş-ı Veli'den öğrendik. Biz aşkı Yunus Emre'den, sevdalanmayı Nazım Hikmet'ten öğrendik. Vatan demeyi Namık Kemal'den, korkma demeyi Mehmet Akif'ten öğrendik. Biz, biz sizleri buraya selamlarken yedi tepeli şehrimin yedi renkli insanlarına, Ayasofyası'na, Süleymaniyesi'ne, Taksim'deki işçilerine, Gezi'deki direnen işçilerine selam göndermeye geldik hep birlikte. Biz buradan İstanbul'u bizim yapan Fatih Sultan Mehmet'e de, "Geldikleri gibi giderler." diyen Gazi Mustafa Kemal'e de şükranlarımızı sunmaya geldik. Biz burada Yahya Kemal'in Aziz İstanbul'una, Münir Nurettin Selçuk'un Aşiyan'ına, Orhan Veli'nin sevdalarının şehrime, Nazım Hikmet'in Gülhane'deki ceviz ağaçlarına selam söylemeye geldik.