Korkmaz kaleme aldığı yazısında Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan ilişkilerinin bundan sonra yaşanacak olan süreçte nasıl ilerlemesi gerektiği ve bölgesel huzurun sağlanması için gerekli adımların nasıl atılması gerektiği ile ilgili bilgiler sundu.
KÜNİB Başkanı Prof. Dr. Ramazan Korkmaz'ın kaleme aldığı "Coğrafyanın Kaderliği ve Paşinyan’ın Çığlığı" başlıklı yazısı şöyle;
Küresel emperyalizmin dünyayı kan gölüne çevirmek istediği bir zamanda, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın tarihi çıkışına kulak vermeliyiz. Kafkasya’da kalıcı barışın ve huzurun oluşması, öncelikle bölge ülkelerinin tarihi bağlar ve komşuluk ilişkileri bağlamında reel politiğe dönerek kendi kaderleri üzerine birlikte düşünmelerine bağlıdır.
“Türkiye, bize ağabeylik yapsın ve
lütfen bizi diasporanın esaretinden kurtarsın.”
Ermeni Rektör
100-150 yıl önce kurgulanan ve bölgeyi cehenneme çevirerek bin yıllık huzura kurşun sıkan emperyal güçler, şimdi yine aynı emeller ile iş başındadır; etnik, dini ve bölgesel farklılıkları kaşımak ve doğacak çatışmaları idare ederek kendilerine yeni sömürü alanları açmak. Defalarca uyguladıkları bu hain taktiği artık bölge devletleri ve halkları anlamalıdırlar. Emperyalizm, kendi çıkarları dışında hiçbir endişe taşımaz. Onların tek değeri çıkarlarıdır.
Bu bakımdan sınırların müzakere yoluyla belirlenmesini savunan Nikol Paşınyan’ın “ Tarihi sınırlarımızı bilelim. Erivan’da oturup Kars hayali kuranlar Erivan’ı da kaybeder. (..) vatan içinde vatan aramamalıyız. Tarihi Ermenistan arayışını durdurmalıyız..” sözleri, aslında Ermeni halkına ait kendi iç sesinin yansımasıdır.. Sıkıntı ve yokluklar içinde yaşayan Ermenilerin büyük kısmı, diaspora ve emperyal güçlerin baskısına rağmen Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istemektedirler. 2014 yılında, Kafkasya Üniversiteler Birliği’nin Tiflis’teki bir toplantısında bir Ermeni rektör, iki Gürcü rektörle gelip benimle tarihi bir konuşma yaptı; “Dünya bizim arkamızda; ABD, Rusya, Sarkozy (o zamanki Fransa cumhurbaşkanı) ve daha çokları. Ama siz açız, aç... Bize Türkiye lazım. Türkiye, bize ağabeylik yapsın ve lütfen bizi diasporanın esaretinden kurtarsın.” Doğrusu bu konuşmadan sonra Ermeni rektör de ben de çok duygulandık…
Paşinyan bugün, işte sessiz bir dip dalgası gibi dokunulmayı bekleyen bu sağduyunun sesi olarak konuşmuştur. Türkiye ve Azerbaycan, bu sese kulak vermeli ve mutlaka dostluk adımları atılmalıdır. 30 yıl süren ve her iki tarafa da acı ve yokluk getiren Karabağ’ın işgali artık sona ermiştir. Bölgede savaşların bir çözüm olmadığı anlaşılmıştır.
Reel politik kendini gün gibi ortaya çıkarmıştır. Bundan sonra, Azerbaycanlı kardeşlerimizin de rızasını alarak öncelikle Türkiye’nin ağabeylik rolünü üstlenmesi, yumuşatıcı adımlar atması, Ermenilerle olan tarihi dostluk ilişkilerimizi yeniden inşa ve ihya etmesi elzemdir. Emperyal güçlerin kontrolündeki diasporanın yıllarca istismar ettiği Ermenistan halkına ulaşılarak; tarihi, kültürel ve reel politik çıkarlarımızın nasıl örtüştüğü anlatılmalı, ortak kültürel, sanatsal etkinlikler yürütülmeli ve okul programlarından nefret söylemi çıkarılmalıdır.
Tarihi sınır ihtilaflarının çözümü için Ermeni halkının iç sesi olan Paşinyan’ın bu çığlığı duyulmalı ve desteklenmelidir. Hrant Dink de sağlıklı düşünen ve sorunlarımızın müzakere yolu ile çözülmesini arzulayan bir aydın idi ve onu -ne yazık ki- emperyal güçlerin kuklaları yok ettiler. Şimdi Paşinyan’ı da yok edebilirler.
Türkiye Cumhuriyeti bir devlet politikası olarak Kafkasya’yı öncelemeli, bölgeyle ilgili politikalar geliştirmeli ve bu tarihi fırsatı iyi değerlendirmelidir.
Bu bağlamda Türkiye, büyük Gürcü lider Zviad Gamsakhurdia’nın da savunduğu Kafkasya Birliği’nin kuruluşuna öncülük etmelidir. Bunun için sosyal, kültürel ve siyasal altyapı hemen hemen hazırdır.
Birleşerek büyüyen, zenginleşen ve güçlenen dünyaya karşı Türkiye’nin cevabı, bölgesel işbirliklerini geliştirmek ve yeni birlikler oluşturmak olmalıdır. Zira geleceğin dünyası, nereye gideceğini bilenlere ait olacaktır…