Kararın siyasi mi hukuki mi olduğunu tartışmaya luzum yok. Bu karar sadece 16 milyon İstanbullunun iradesine değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir vatandaşının, her bir ferdinin iradesine vurulmuş bir hançer, yargı eliyle demokrasiye yapılmış telafisi olmayan bir darbedir.
Dün meydanlarda dikkatimi çeken bir şey oldu. Hiç kimse CHP diye bağırmıyor, parti sloganlarına çok az rastlanıyordu. Burada on binlerce vatandaşın ağzından sadece 3 kelime dökülüyordu: Hak, hukuk, adalet... Bugün, Adalet Bakanlığı koltuğunu ve devletin bu yüce makamını işgal eden zat, 6 yaşında bir çocuk evlendirilip sistematik bir şekilde istismar edilirken sesini çıkaramıyor, ağzını bıçak açmıyordu. Dün çıkıp yargı bağımsızdır masalları anlatıyor. Hadi canım ordan!
Dolayısıyla tüm bu adaletsizlikleri tüm bu hukuksuzlukları, istanbulluyu ve İstanbul üzerinden tüm Türkiye'yi cezalandırmayı, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir sonucu olarak görmek mümkündür.
Bu hukuki katliamı da iyi okumak gerekiyor.
Herkes İmamoğlu'nun adaylığını konuşuyor. Meydanlar da 'Cumhurbaşkanı İmamoğlu' sloganlarıyla adeta 6 lidere 'biz kararımızı verdik' diyor. Süleyman Soylu eliyle, bu hukuki darbe Ak Parti'ye ve Erdoğan'a yapılmıştır. Erdoğan'ın aday olmasının önüne geçmek istenmektedir.
Burada bu kirli tezgahı kurgulayanlar, bir taşla hem Erdoğan ı hem de Kılıçdaroğlu'nu vurmuştur.
Kılıçdaroğlu'na da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Adaylıktan vazgeçmiş ve küsmüş bir CHP lideri var. Bu tarihi davanın görüleceği gün, aylar öncesinden belli. Kemal Bey Almanya'da... İmamoğlu'nu yalnız bırakıyor. Kemal Bey'in kurgusunu da Akşener bozmuştur. Hemen Ankara'dan yola çıkıp, "Ben İmamoğlu'nun yanındayım" mesajını vermiştir. Karar açıklanırken de İmamoğlu'na bir anne şefkatiyle sarılmış, ve 'yeni başlıyor' demiştir.
Bir de İmamoğlu'na parantez açalım. İstanbul'un iki kere seçilmiş başkanı İmamoğlu bir türlü Cumhurbaşkanlığı sevdasından vazgeçememiş. Ortada kesinleşmiş bir karar yokken, Yargıtay ve İstinaf yolu açıkken, hatta davanın sonuçlanmasına 1.5 yıl varken, sanki bugün hapse giriyormuşçasına bir algıyla yüzbinleri Saraçhane'ye toplamış ve ucuz kahramanlık peşine düşmüştür. İmamoğlu artık vazifesi başına dönmeli ve 16 milyon İstanbulluya hizmet etmelidir. Bu hukuksuzluğa da çalışarak, hizmet ederek cevap vermelidir. Seçim propagandasıyla vakit kaybetmemeli, 'mağdur edebiyatı' üzerinden seçim propagandası yapmamalıdır.