Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik’in işlettiği altın madeninde meydana gelen heyelanda sonrası toprak altında kalan 9 işçinin ailelerinin bekleyişi sürüyor.
Çalık Holding’in ortağı olduğu Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin 2010 yılının Aralık ayından beri altın üretimi yaptığı Çöpler Maden Sahası'nda çıkarılıp istiflenen toprak, 13 Şubat saat 14.28'de kaydı.
Yaklaşık 10 milyon metreküp toprak, 200 metrelik yamaçtan bir su gibi vadiye doğru aktı. 9 işçi, geniş bir alana yayılan toprağın altında kaldı. Toprak altında kalan işçileri kurtarmak için Erzincan başta olmak üzere, Erzurum, Sivas, Rize, Malatya, Giresin, Diyarbakır, Tokat ve Tunceli'nden gelen AFAD ekipleri de görev aldı. Birçok gönüllü yardım kuruluşu da kurtarma çalışmalarına katılıyor. Bölgede 3 gün önce yaşanan toprak hareketliliği nedeniyle çalışmalar durduruldu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın bölgede oluşturulan kriz merkezinde koordinasyonu ise devam ediyor.
Olayın üzerinden 9 gün geçti. Aileleri ve yakınlarının göçük altında kalan işçilerin çıkarılması için bekleyişi sürüyor. Göçük altında kalan işçilerden Uğur Yıldız'ın ailesi konuştu.
"VERMEK ZORUNDA BU DEVLET"
Uğur Yıldız'ın amcasının oğlu Selahattin Yıldız, "Biz burada bu canı alacağız. Vermek zorunda bu devlet. Yer üstünde yaşayan varlığı, yer altına gömmüş. Bunu vermek zorunda, çıkarmak zorunda. Ben bunun taşını okşamadan, mezarını ziyaret etmeden rahat etmem. Benim inancım, kültürüm bu. Bu kirli toprakları atsınlar. Benim her karışında dedemin burada şehit kanı var. Bu toprakları pisletmeyecekler. Bu toprakları neden kirlettiniz? Benim çocuğumu orada eritiyorsunuz. Onların gözü vadide, insanda değil" diye isyan etti.
"ÇOCUĞUMU ALMADAN BURAYI TERK ETMEYECEĞİM"
Olayın ardından bölgeye gelen işçilerin ailelerinin ise çocuklarının kurtarılma umudu ile bekleyişleri sürüyor. 1,5 yıl önce Gamze Yıldız ile dünya evine giren ve olay günü toprak altında kalan Uğur Yıldız'ın (33) annesi Sevda Yıldız (52) gözyaşı dökerek, "Söylenecek çok şey var. Benim çocuğumu bir an önce bana versinler. Kimse inanmasa da bir anneyim, hissediyorum. Benim yavrum yaşıyor. Ama bu çalışmaya göre benim çocuğum açlıktan ölecek. Bir an önce bu işi çözsünler. Benim yavrumu versinler. Ben alayım evime götüreyim. Yeter artık, toplantı üstüne toplandı kriz masası şudur. İlk iki gün çalışma oldu, bir arpa boyu yol alınamadı. Benim çocuğumun arkadaşları bana 'İlk gün AFAD bizi içeri koymadı. AFAD bizi içeri soksaydı, biz 24 saat içinde biz arkadaşımızı kurtarırdık. Burayı bizim kadar kimse bilemez. Biz yıllardır burada çalışıyoruz' dedi. Bir an önce çocuğumu bize versinler. Onların söylemesine bakarsanız ayları da bulur. O kadar dayanacak gücüm de sabrım da yok. Ben çocuğumu almadan burayı asla terk etmeyeceğim. Çocuğumu almadan gitmeyeceğim. Onların amacı bizi uzaklaştırmak. Ne şekilde üstünü kapatacaklar bilmiyorum. Bir adım gitmeyeceğim. Gerekirse oğlum için canımı feda edeceğim. Ne gerekirse onu yapacağım. Bir evin bir oğluydu, benim yavrumun kimseye zararı yoktu. Benim yavrum iyi niyetliydi” dedi.
"BİR BAKANIN ÇOCUĞU ORADA YATSAYDI CANLI CANLI ÇIKARIRLARDI"
Oğlunun ve diğer işçilerin arama kurtarma çalışmalarını takip eden baba Ali Ekber Yıldız (58) ise sadece toplantı yapıldığını belirterek, "Bu kadar sahipsizlik olmaz. Bir bakanın, başbakanın çocuğu orada yatsaydı, o çocukları canlı canlı çıkarırlardı. Artık her şeyi kabullendik. Bir an önce evladımızı bize teslim etsinler. Başka bir şey istemiyoruz. Hayallerimizi aldılar. Kolumuzu, kanadımızı kırdılar. Çocuğumu aldılar benden. Şimdi toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Bilen insanları getirin. Toplantı, toplantı başka bilgi, çalışma yok. Kayma varmış. Kayma benim canımı aldı. Kayma varsa kaydırın gitsin. Orada bir canlı kalmadı ki. Biz her şeyi kabullendik. Lütfen bir an önce evladımı versinler. Olan garibanlara oluyor. Yazıklar olsun” diye konuştu.
(ANKA)