Yaşam

Gazeteci Nuh Mehmet Deniz'den dikkat çeken yazı: Son Uç: Büyükada Rum Yetimhanesi neden hedefte

Gazeteci Nuh Mehmet Deniz, Büyükada'da 18 Nisan'da vizyona girbulunan, tarihi, mimarisi ve manevi önemi açısından Ada'nın değerli varlıklarından birisi olan Büyükada Rum Yetimhanesi'ni konu alan 'Rum Yetimhanesi' isimli filmin vizyona girişinin engellenmesi ile ilgili yazı kaleme aldı...

Abone Ol

Gazeteci Nuh Mehmet Deniz 18 Nisan'da vizyona girmesi beklenen ancak, Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı'nın kendilerinden izin alınmadığı ve haklarınını ihlal edildiği, örf ve adetlerine uymadığı gerekçesi ile gösterimi engellenen 'Rum yetimhanesi' isimli film ile ilgili önemli bir yazı kaleme aldı. Gazeteci Nuh Mehmet Deniz'in yazısı;

Bu hafta sıra dışı bir konuyu ele alacağım. 

“Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu” sözünü Napolyon söylemiştir. 

İstanbul’un görkemini bilmek için İstanbul’un her dönemi iyi bilmelisiniz; bilmezseniz İstanbul’u anlayamazsınız. 

Tarihi iyi bilmezseniz İstanbul’u yaşayamazsınız.

Her şeyden önce kulaktan dolma rivayetlerle tarih yazılmaz. Dedikodularla olan vakalar değiştirilemez.

Bu minvalde İstanbul’un gözbebeklerinden birisi olan Büyükada ve Büyükada’nın da göz bebeği olan Rum yetimhanesine değinmek isterim. 

1800lü yıllardan itibaren Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul Oryantalizmin merkezi ve Batı entelejansının ana uğrak yeri olmuştu. Osmanlının yerli entelektüelleri ile Batının entelektüelleri ağırlık olarak İstanbul’u mesken tutmuşlardı. 1898 yılına gelindiğinde Fransız bir firma tarafından ünlü mimar Alexandre Vallaury’e Büyükada da bir otel ve Casino yaptırmak için işe koyulur. Manastır tepesi artık yeni bir döneme hazırlanmaktadır. Otelin inşası bittiğinde dedikodular da başlar. Prinkpo Palas açılmadan kapanır. Devrin Fener Rum Pariği III. Yoakim tarafından ikna edilen Eleni Zarifi adlı hayırsever bir Rum kadın tarafından satın alınır. Fransız şirketinden 3700 altın karşılığı satın alınan binaya Eleni Zarifi 1000 altın değerinde yeni yatırım yaparak burayı bir yetimhaneye dönüştürür. İyilik sever Zarifi Hanım binanın bir yetimhanenin ihtiyaçları doğrultusunda eklemeler yaptırır. Yangın tehlikesine karşı yaptırılan mermer merdivenli kule bunlardan biridir. Alım satım vergisi olarak 1350 altın II. Abdulhamit Han tarafından ödenir.Büyükada Rum Yetimhanesinde ikamet edecek olan 146 çocuk için II. Abdulhamit 146 altın lira bağışlar ve her gün burada kalan 146 çocuk için 146 ekmek ve 10 okka et gönderilmesini emreder.21 Mayıs 1903 tarihinde II. Abdulhamit Hanın katılımıyla Patrik III. Yoakim ve adı gibi zarif olan Zarifi Hanımın katılımları ile resmi açılış yapılır. 

Yedikule'deki Balıklı Rum Hastanesi bünyesinde bulunan Rum Yetimhanesi 1902 yılında Büyükada'daki bu binaya taşınır. I. Dünya Savaşı yıllarında buraya Kuleli Askeri Okulu yerleştirilir. Daha sonra ise İstanbul’u işgal eden, işgal kuvvetleri tarafından adaya yollanan Rum göçmenler burada ikamet ettirilir. Hemen akabinde Rusya’dan gelen göçmenler bu binada misafir edilirler. O dönemde Rus mülteciler tarafından soğuktan korunmak için binanın bazı kapılarının yakıldığı kayıt altına alınmıştır. Bu sırada yetimhane Heybeliada'ya nakledilmiştir. 1960'lı yıllarda yaşanan kaostan sonra yetimhane kapatılır. O tarihte boşaltılan bina hâlen kullanılmamaktadır.

Büyükada'nın tepesine bakıldığında hemen göze çarpan Rum Yetimhanesi, bahçesinde önceleri idare binası olarak inşa edilen, daha sonraları ise ilkokul olarak kullanılan ikinci bir yapıyla birlikte hâlen ayaktadır. O dönemi yaşayan bazı öğrenciler okullarının yetimhane bahçesi içerisinde olmasını şu şekilde anlatmaktalar. “Yetimhane bizim evimizdi. Evden çıkıp okula gitmek bizi o kadar çok sevindirirdi ki anlatamam”

Dünyanın 2. Avrupa’nın en büyük ahşap binası olma özelliğini hala taşıyan Büyükada Rum Yetimhanesi korunması gereken kültür mirasları arasında yer almaktadır. Kaderine terkedilmiş gibi görünse de Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı ve İBB bu insanlık değerini korumak, tekrar ihya etmek için ortak çalışmalar yürütmektedir.

Bunları biliyoruz der gibisiniz. 

Haklısınız. 

Ancak okumadan fikir sahibi olanlar, bilmeden ahkam kesenler ve bu cesur cahilleri kullananlar Türkiye Cumhuriyeti’nin âli menfaatlerini kenara atmaktan çekinmiyorlar. Yıllar önce “Orient Exspress” isimli sinema filminin Türkiye’ye verdiği zararı bilmiyorlardır eminim. 

Her şeyden önce otel ve casino olarak inşa edilmiş bir bina bir hayırsever tarafından yetimhaneye çevriliyor. 1900’lü yıllarda yangından korumak için tedbirler aldırıyor. Ne resmi nede gayri resmi vakanüsler tarafından bir yangın kaydı görünmüyor. 

“Rum Yetimhanesi” ismiyle çekilen bir sinema filmi dikkatimi çekti. Bu film ile ilgili hem Türk Adaleti hem Kültür Bakanlığı hem Büyükada Rum Yetimhanesi yetkilileri filmin anlattıklarının doğru olmadığını ifade ediyorlar. Bir ülkeyi, bir milleti ilgilendiren konular sıradan sanat çalışması ya da fikir özgürlüğü olarak göstermek yanlışın en büyüğüdür. Hele hele bahse konu olan film bir toplumu rencide ediyorsa, yaşanmamış şeyleri yaşanmış gibi gösteriyorsa o zaman bu işin arkasında kim var diye bakmak lazım. Büyükada Rum Yetimhanesi filmin çekimi için kendilerinin izin vermediklerini söylüyor. Fener Rum Patrikliği konunun kendi dışlarında geliştiğini ancak filmin vizyonunun engellemelerinin kendi başarıları olduğunu ifade ediyorlar. Film şirketi sahipleri ise yayınladıkları açıklama şu şekildedir. 

“Rum Yetimhanesi” sinema filminin vizyonunun haksız bir şekilde durdurulması hakkında kamuoyuna duyuru.

Büyük bir emek ve özveri ile hayata geçirdiğimiz yarın vizyona girmesi beklenen “Rum yetimhanesi” adlı sinema filmimin vizyonunun bugün itibarı ile alınan bir mahkeme kararı ile durdurulduğunu büyük bir üzüntü ile bildirmek zorundayım. Bize bildirim dahi yapılmadan görüş ve önerilerimiz alınmadan bu tip bir karar verilmesi filmin yapımında emeği geçen tüm ekibimize ve filmi merakla bekleyen seyircilere karşı da büyük bir haksızlık teşkil etmektedir. Karara en kısa sürede itiraz edeceğiz. 

Bir sinemacının en temel hakkı olan filminin seyircisi ile buluşmasının engellenmesi düşünce ve ifade hürriyetinin açık bir ihlalidir. Bu haksız kararın en kısa sürede gözden geçirilmesini ve “Rum yetimhanesi” nin hak ettiği şekilde izleyicisi ile buluşmasına izin verilmesini kamuoyu nezdinde talep ediyoruz. 

Saygılarımızla.

Yapımcı. Mert Ozan Düz

Film şirketi yukarda ki açıklamayı yaparken filmin tarafı haline gelen Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı da şu açıklamayı paylaşmış durumda. 

BÜYÜKADA RUM YETİMHANESİ VAKFIMIZ ADINA KAMUOYUNA AÇIKLAMA

“Rum Yetimhanesi” filminin yapımcısı Sayın Mert Ozan Düz’ ün kamuoyu açıklaması hakkında karşı açıklama yapma ve kamuoyunu doğru bilgilendirme gereği duyduk: 

“Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı” olarak avukatımız Sayın Filiz Tolgay Kılıç tarafından, “Rum Yetimhanesi” filminin vizyona girmesi, dağıtılması ve yayınlanmasını engellemek üzere 11.04.2025 tarihinde İstanbul 31. Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesi dava açmıştık. Açılan davalar neticesinde filmin vizyona girmesi durdurulmuştur. 

Öncelikle “Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı” olarak amacımız hiçbir kişi yahut kurumun düşünce ve ifade özgürlüğüne müdahale etmek değildir. Fakat “Rum Yetimhanesi” isimli film, konusu itibariyle vakfımızın ve mensubu olduğumuz Rum cemaatinin manevi haklarını ağır şekilde ihlal etmektedir. Ve ne yazık ki söz konusu filmin yapımcısı, vakfımızdan herhangi bir izin almamış ve bu konuyla ilgili bizimle hiçbir şekilde iletişime dahi geçilmemiştir. 

“Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı”, tüzel kişiliği haiz olan bir vakıf olup film, öncelikle vakfımızın haklarını ihlal etmiştir. Zira vakfımızın kuruluş amacı Rum yetimlerinin örf ve adetlerine uygun şekilde yetişmelerini sağlamak iken bir korku filmi üzerinden kamuoyunda aksi intiba yaratılması, kabul edilemez. Duymuş olduğumuz lüzum üzerine hemen belirtmek isteriz ki; Rum Yetimhanesi’ ni temsil ve dava etme hakkı yalnızca “Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı” na ait olup bu dava yalnızca vakfımız adına değil tüm Rum cemaati adına açılmıştır. Film ve yapımcı aleyhine başka kişi ya da kurumlar tarafından açılan başka bir dava olmadığını; bu hususta, aksine yapılan açıklamalara itibar edilmemesi önemle belirtmek isteriz. 

Sonuç olarak süreç yargıya intikal etmiş olup Türk Mahkemelerince sürecin titizlikle yürüteceğine eminiz. Bundan sonra takdir mahkemelere aittir. 

Kamuoyuna saygıyla arz olunur.

Büyükada Rum Erkek ve Kız Yetimhanesi Vakfı

Bu minvalde bu tür yapımların hem Kültür Bakanlığından hem de ilgili kurumdan nasıl izin aldıkları sorgulanmalıdır. Şayet izinsiz yapıldıysa Türk hukukunun kararının beklenmesi ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması çok önemlidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Patogonya olmadığı anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Tarihi saptırma; olmamış vakalarla Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar vermeyi eminim ki kimse istememiştir. Ancak yapılan yanlış iş neredeyse uluslararası bir probleme dönüşmek üzereyken Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı yetkilileri sayesinde engellenmiştir. Duyarlı tutum ve davranışlarından dolayı kendilerini tebrik ediyorum.