BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, partisinin Aksaray İl Kongresi'ne katıldı. Vahit Belge’nin il başkanı seçildiği kongrede konuşan BTP lideri, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla hakkında adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı kararı verilmesine ilişkin şunları söyledi:
"Biz demokrasi istedik cevabımızı aldık. Herhalde bu demokrasi gelmeyecek. Şimdi biz yargılanıyoruz. Ben hukuk fakültesi okudum ve ben böyle bir hukuk okumadım, çünkü böyle bir hukuk yok. Bakın hukukta şöyle bir şey var; bir fiilin suç olması için fiilin herkese karşı işlendiği durumda ve herkesin işlediği durumda suç olması lazım. Eğer benim konuştuklarım suçsa bu suçu şu anda Türkiye'de 85 milyon insan her gün yüzlerce kere işliyor. Tamam anladık, siz o kelimelere takılmıyorsunuz, siz bizim yaptığımız muhalefete takılıyorsunuz. Zannediyorlar ki ben sussam mesele kalmayacak ama Sezai Karakoç'un güzel dizeleridir; Biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak.
'BU, HUKUKUN SINIRLARININ İÇERİSİNDE BİR DURUM DEĞİL'
Türk yargısının verdiği her karara boynum kıldan ince hiç problem yok, haklı da olsam haksız da olsam meselem o değil ama bir faile eğer adli kontrol şartı getirecekseniz, adı geçen bu failin kaçma şüphesi olacak ve bu failin delilleri karartma şüphesi olacak. Delil ortada, benim sosyal medya hesabımdan paylaşıldı. Her gün kameralar etrafımda, nereye kaçabilirim? Ben sizden kaçacak adam mıyım? Benim korkum Allah'tan, kuldan korkan onlar gibi olsun. Hiç kimseden korkumuz yok ama bu, hukukun sınırlarının içerisinde bir tutum, bir durum değil. Bir fiilin suç olması için ceza verebilmeniz için fiilin suç olması lazım. Peki şu anda ne yapılıyor? Bakın fiil cezalandırılmıyor fail cezalandırılıyor. Fiilin ne olduğunun bir önemi yok, önemli olan failin kim olduğu. İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız.
'AKP GENEL BAŞKANI OLARAK KONUŞUYOR, ELEŞTİRİNCE CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET SAYIYORLAR'
Normalde Cumhurbaşkanına hakaret suçu 1982 Anayasası'nda gelen bir suçtur. Cumhurbaşkanına hakaretin özel bir durumda olmasının da sebebi; Cumhurbaşkanının yürütme faaliyeti içinde olmamasından dolayı ve ona karşı bir şey söylediğinizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hedef almanızla ilgili bir suç işlediğiniz dolayı cumhurbaşkanına hakaret özel olarak tanımlanmıştır. Ama şimdi AK Parti kongreler sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti kongresine gidiyor ve AK Parti'nin Genel Başkanı olarak konuşuyor. Bir faaliyet yapıyor, Türkiye'nin yürütmesinin başındaki kişi olarak yapıyor. Yani bütün yetkiler AK Parti Genel Başkanı'nda toplanıyor, yürütmenin başındaki kişi de toplanıyor ama sorumluluk dediğin zaman, sorumluluk cumhurbaşkanının oluyor ve siz bir iktidar faaliyetini eleştirmeye kalktığınızda, ‘Sen cumhurbaşkanına hakaret ettin’ diyorlar.
Peki devletin bütün fabrikalarının patır patır satıldığı dönemde, devletin bütün madenlerinin yandaşlara, yabancılara peşkeş çekildiği dönemde bu kardeşiniz dışında devletçi olan bir tane genel başkan gördünüz mü? Hayır, yok. Türkiye siyasetinde bir tane devletçi siyasetçi var o da şu anda devlete hakaret ettiği için yargılanıyor. Bu garabet, böyle bir şey olmaz.
'BİZE NASIL KONUŞACAĞIMIZI YAZIP GÖNDERSİNLER'
Peki ne yapalım? Nasıl konuşacağız, ne diyeceğiz? Dedim ki talepte bulunalım, bize bir ajanda, fihrist versinler, ‘bunları konuşabilirsiniz, bu şekilde konuşabilirsiniz’ diye ve biz de o şekilde konuşalım. Normalde siyasiler birbirlerine çok ağır ithamlarda bulunuyorlar, çok ağır ifadeler kullanıyorlar ve kimseye bir şey olmuyor. Geçen yıl Sayın Bekir Bozdağ'a hakaret ettiğim iddiasıyla benimle uğraştılar beraat ettik, şimdi de Sayın Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiğim iddiasıyla benimle uğraşıyorlar. Başka kimseyle uğraşıldığı yok, enteresan. Demek ki onların önüne bir ajanda var, onlar o sınırlarda konuşuyor ama bizde o ajanda yok.
'VATANDAŞIN ALGISINA OYNANAN, VATANDAŞIN ADETA UYUMASININ İSTENDİĞİ BİR DÜZEN'
İsrail'in Gazze'deki katliamına karşı miting düzenlendi, bir yıl önce de miting düzenlendi. Ondan sonraki bir programda, ‘İktidar miting değil icraat yapar’ dedik. Şimdi aradan bir yıl geçti yeni bir miting düzenlendi. O gün Gazze'de şehit olan insan sayısı 20 binken aradan bir yıl geçti, yeni bir miting düzenlendiğinde Gazze'de şehit olan insan sayısı 45 bin oldu. O gün İsrail kendisine tanımladığı topraklardayken aradan bir yıl geçti ve yeni miting yapıldığında İsrail Lübnan'ı işgal etmişti, İsrail Gazze'yi işgal etmişti, İsrail Suriye topraklarındaydı. Bir zahmet miting yapmayın da İsrail dursun diyeceğim yani tamamen vatandaşın algısına oynanan, vatandaşın adeta uyumasının istendiği bir düzen. Şimdi bunları konuştuğumuz için rahatsız oluyorlar.
'BİZ BU ÜLKENIN BU MİLLETİN HAYRINDAN VE FAYDASINDAN BAŞKA NE İSTERİZ?'
Biz bu ülkenin, bu milletin hayrından ve faydasından başka ne isteriz? Öyle bir şey var ki dalga geçmeye gelince, ‘yüzde bir oyu var’ diyorlar. Madem yüzde bir oyum var niye bu kadar tırsıyorsun? Yüzde 1 mi yıkacak iktidarınızı, yüzde 1 ile mi devrileceksiniz? Burada mesele yüzde 1 değil, mesele doğruları ve gerçekleri konuşan birinin olması, göze batan bu.
'SİZ ASLINDA HAK'TAN VE HAKİKATTEN KORKTUNUZ'
Bunların hiçbiri bizim siyasetimizi, politikamızı etkileyemez. Ne yapabilirsin? Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Ne alacaksın benden? Hiçbir şey alamazsın. Sonuna kadar gidebilirsiniz hiç problem yok ama milletin vicdanında, yarınlarda bunlar konuşulacak, milletin vicdanında bunlar irdelenecek ve o gün ortaya çıkacak; siz aslında Hak’tan ve hakikatten korktunuz, başka hiçbir şeyden değil."