Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurdu: 37 bin sağlık personeli atanacak! Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurdu: 37 bin sağlık personeli atanacak!

Dışişleri Bakanı Fidan, TV100 televizyonunda katıldığı programda Türk dış politikası ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ile dün Suriye’nin başkenti Şam’a yaptığı ziyarete ilişkin şu değerlendirmede bulundu: 

“Yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla başbaşa kaldılar. Şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor, devletiyle, milletiyle. Hem uluslararası toplumun hem de komşuları olarak bizlerin her türlü desteğine ihtiyacı var. Bizim bu tarihi mesuliyetimiz, yanıbaşımızda bulunan kardeşlerimize yardım etmek, modern bir devlet imkanını kullanarak profesyonel bir şekilde onlara her türlü desteği getirmek önemli. 

“Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var” 

Diğer taraftan Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, özellikle başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye’nin içinde bulunduğu belli şartları suistimal eden terör örgütleri vardı. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve iki ülke arasındaki diğer gündeme gelmesi gereken bazı konular var, enerji ve diğer yardım konuları, bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu. Beraberimizde sayın Savunma Bakanımız vardı, MİT Başkanımız vardı. Bu konularda da çok detaylı, önemli görüşmeler yaptık.” 

“Normal hayata dönülmeden mültecilerin dönmesi mümkün değil” 

Fidan, Suriyeli mültecilerle ilgili şunları kaydetti: 

“Normal hayata dönülmeden gerek Türkiye’de bulunan gerek civar ülkelerde bulunan mültecilerin dönmesi de mümkün değil. Bu bir süreç alacak. Şu anda belirli gelişmeleri az da olsa görüyoruz. Daha 3 ay oldu. Önemli olan güvenliğin, istikrarın sağlanması, tesis edilmesi. Bu zemin üzerine tabii ki ekonomik gelişme, temel hizmetlerin götürülmesi konusu da ağır ağır bina edilecek. Bu konuları da çok sistematik bir şekilde ilgili Bakan arkadaşlarımız da takip ediyorlar.  

Gündemimizde olan konuların başında geçtiğimiz hafta Ürdün’deydik. Ürdün’de Türkiye’nin çerçevesini önceden oluşturduğu DEAŞ’ a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye bunun önemli ayağı. Çünkü Suriye’de ve Irak’ta DEAŞ’ın tekrar neşvünema bulmaması fevkalade önemli. Bununla ilgili görüşmelerde bulunduk. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri, parametreleri nasıl olabilir ona biraz baktık.  

Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Özellikle Türkiye olarak bizim ne türden endişelerimiz var, ne türden sorularımız var, onları kendileriyle görüşme imkanımız oldu. Bölgesel diğer güvenlik konularına yakından baktık.” 

“Provokasyon uyarısında bulunmuştuk” 

Suriye’nin güneyindeki çatışmalara ilişkin Bakan Fidan şöyle konuştu: 

“Provokasyon uyarısında bulunmuştuk. Maalesef bu ne ilk provokasyon olacak ne son provokasyon olacak. Önemli olan bu türden provokasyonlara karşı alacağınız idari ve siyasi tedbirler, öncesinde, esnasında ve sonrasında. Bu provokasyon özellikle Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması, belli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da karıştığı iki taraftan bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde, yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun, yaraları bu kadar tazeyken aslında provokasyona açık bir yaranın olduğu ortada. Güzel olan şey şuydu,  8 Aralık’tan itibaren birçok şeyde aslında yeni yönetimin ve bağlılarının büyük bir saldırıya, Nusayri, sivil kesime yönelik rövanşist yaklaşıma gideceğini düşünürken bu olmadı. İlk hafta olmadı, ikinci hafta olmadı, birinci ay olmadı, ikinci ay olmadı, üçüncü ay olmadı, yeni yönetim ne dediyse gerçekten arkasında durdu.  

Yeni yönetim böyle bir rövanşist tavra girmeyince gerçekten aklıselim, makul, herkesi kucaklayan, yaraları bir an önce sarmaya odaklı bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan belli çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Bunun ne manaya geleceğini biliyorlar. Bu provokasyonun hemen arkasında özellikle Suriye’de Ahmet Şara yönetiminin çıkıp ‘Bunların sorumlularını bulacağız, hem Nusayri olsun hem Sünni olsun bütün vatandaşlarımız bizim vatandaşlarımızdır. Burada sivil ölümlerini, sivil katliamlarını asla kabul edemeyiz’... Bir mekanizma oluşturması önemliydi. Ben ve arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde aynı yaklaşımın devam ettiğini gördük. Türkiye olarak bizim baştan beri nasihatimiz bu. Anayasal vatandaşlık çerçevesinde bir ülkenin bütün vatandaşlarına eşit muameleye gitmesi ve bütün toplumun kesimlerinin birbirini kucaklamasının esas olduğu bir anlayıştan söz ediyoruz. Ben o anlayışın kabul gördüğünü düşünüyorum. Toplumsal yaralar çok taze olduğu bunların provokasyona müsait olan bir yönü de var. Hikmetli olan davranış da bu provokasyondan uzak durulması gerekiyor.”