Muhalefet partilerinden Deva Partisi yetkilisinin “Türklüğü Anayasa’dan çıkaracağız”
ifadesini şiddetle, kınıyoruz. Binlerce yıllık geçmişe sahip Türk milletinin ve kimliğinin T.C.
Anayasası’ndan çıkarılmasının tartışma konusu yapılması, Türkiye düşmanı emperyalist
küresel güçlerin arzusu olduğu tarafımızdan bilinmektedir. Küresel güçlerin maşaları
tarafından dillendirilen tehlikeli tuzaklarla dolu, Türkiye’yi bölme, parçalama girişimidir.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “anadil” çıkışının ardından Kurumsal
İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem Oktar’ın “Anayasa'dan Türklüğü Kaldırmak İstiyoruz”
ifadesi, haddi aşan mankurt lisanıdır. Sadece ürdistan Özgürlük Partisi-PAK ile HADEP
yöneticilerinin destek verdiği bu açıklama ile Babacan ve ekibinin tamamen yurtdışı bağlantılı
olduğu ortaya çıkmıştır. Babacan’ın “Türklük”ten rahatsız olmasının altında etnik kimliği ile
iddialar mı yatmaktadır diye sormadan edemiyor insan.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ana unsuru Türk milletidir. Devletimizin dili ise
Türkçe’dir. Anayasamızdaki kapsayıcı Türklük tanımı, T.C.nin kuruluş felsefesi kesinlikle
tartışmaya kapalıdır.
Gazi Mustafa Kemal’in 1932’de ifade buyurdukları üzere;
“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep
aynı ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır".
“Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin
dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu
olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de, o kadar kuvvetli olur.”
Bin yıldan fazladır Anadolu’da birlikte kardeşçe yaşayan akraba halkların ayrışmasını
hedefleyen küresel güçlerin beyhude girişimlerine karşı millet olarak, Avrasya Türk
Dernekleri Federasyonu öncülüğünde Türk Dünyası STK’larının yayınladığı bildiride, sivil
toplum örgütlerinin birlik ve dayanışma ruhu ile bu gibi girişimlere karşı set olacaklarını ifade
ederek kamuoyu ile paylaşılması, toplumun milli hassasiyetinin ifadesidir.
Babacan ve yol arkadaşlarına son sözümüz şudur: Anayasadan Türklük tanımının
çıkarılması tartışmaya kapalıdır. “Üç beş oy fazla alacağım” diyerek, ayrılıkçı-bölücü
unsurların ekmeğine yağ süren bu “mandacı anlayışı” şiddetle kınıyorum.
İktidarı ile muhalefeti ile bütün Parti yöneticilerini de yüksek sesle tepki koymaya
davet ediyorum. İkinci davetim de sayın Babacan’a olacaktır. Babacan, Türklüğe yönelik,
Türkçe’ye yönelik sergilediği olumsuz tavrın yanlış anlaşıldığını kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Bu hakkındaki etnik kimliği ile ilgili iddiaları da çürütecektir. Aksi halde Babacan’ın bu
yaklaşımı ile Türkler’den oy alması mümkün değildir. Ayrıca Türk olmayan bölücü
unsurların kime oy verecekleri de ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılıklarından şüphe
duymadığım Azınlık cemaatlerinden de bu yaklaşım ile partilerin oy alacağını
düşünmüyorum.