Belediye başkanları, siyasi parti temsilcileri, gazeteciler, sendikacılar ve yazarlar hakkında verilen tutuklama kararları, “kaçma şüphesi” ve “delil karartma” gerekçelerine dayandırılırken sürecin hukuki dayanakları tartışma konusu olmaya devam ediyor. Peki, bu tutuklamalar hukukun gereği mi, yoksa iktidarın muhalefeti baskı altına almak için kullandığı yeni bir yargı sopası işlevi mi görüyor? Bu sorunun yanıtını hukukçulara sorduk.
"İSTEDİKLERİ GİBİ DOLDURABİLECEKLERİ AÇIK ÇEK DEĞİL"
Cumhuriyet'ten Engin Deni İpek'in haberine göre eski İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocasakal, “Soruşturma yetkisi cumhuriyet savcılarına verilen ve içini istedikleri gibi doldurabilecekleri bir açık çek değildir. Bunun için fiilin bir kanuni tanıma uyması ve bu fiilin işlendiği hususta belirli bir şüphe olması lazım. Diyelim ki soruşturma başlatıldı. Bunun için kanunda öngörülen uygulama, ifade için çağırmaktır. Gelmezse, duruma göre ‘zorla getirme’ ve devamında ‘yakalama’ olur. Bu kurallara uymadığınız zaman ceza hukuku ve soruşturma yetkisi, günümüzde olduğu gibi bir tür biçer- döver şeklini alır” diye konuştu.
"EĞİP BÜKME YETKİSİ OLMAMALI"
Tutuklama tedbirinin bir ön ceza veya gözdağı verme mekanizması olmadığının altını çizen Kocasakal, “Kaçma şüphesi için örneğin bir kişinin yurtdışına gitmek üzere bilet aldığının ortaya çıkması ya da sınırda yakalanması gibi daha somut delillerin elde edilmesi önemli. Bütün bunların gerçekleşmesi dahilinde bile tutuklama bir haksızlığa sebep olacaksa, ölçülü olmayacaksa ve adli kontrol ile de aynı amaca ulaşabilecekse tutuklamaya gidilemez. Kimsenin kanun hükümlerini kendi amaçları dahilinde eğip bükme yetkisi olmamalı. Hukukilik oluşabilmesi için yargının da tamamen bağımsız şekilde hukuka uygun hareket etmesi gerekiyor” dedi.
ESKİ BARO BAŞKANI DURAKOĞLU: YARGI TAMAMEN BAĞIMSIZLIĞI YİTİRDİ
Eski İstanbul Barosu başkanlarından Mehmet Durakoğlu, “kaçma şüphesi” konusunda CMK’de 2005 yılında yapılan değişikliklere dikkat çekerek “Tutuklanmayla ilgili konular, açık şekilde Batı standartlarına kavuşturulmuştu. Bugün tutuklamayla ilgili herhangi bir yazılı metne ihtiyacımız yok ancak uygulamada hiçbir Batı ülkesinde olmadığı kadar ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Eğer tutuklamaya konu olan durum siyasi bir içerik taşıyorsa, tamamen yargının bağımsızlığını yitirmiş olmasından kaynaklanan nedenlere dayanıyor” dedi.
Durakoğlu, “Türkiye’de yıllardır otoriterleşme durumunu tartışıyoruz ancak otoriter yönetimler, siyasi tarih itibarıyla giderek totaliterizme doğru evrilmeye çalışır. Bu geçiş sırasında korku ikliminin yayılması mutlaktır. Otoriter yönetimlerde her şeye rağmen bir muhalefet olur ancak totaliterizmde muhalefet hiçbir şekilde olmaz. Türkiye’deki duruma baktığımızda, yargının burada tasarlanan söz konusu geçişin en büyük araçlarından birine dönüştürülmeye çalışıldığını görüyoruz” diye konuştu.
SUAT TOKTAŞ 28 GÜNDÜR TUTUKLU
“Kaçma şüphesi”yle tutuklular:
- Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer
- Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat
- Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ
- Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş
- BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen
- ID danışmanlık şirketinin sahibi ve oyuncu menajeri Ayşe Barım
- Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik yürütülen soruşturmada tutuklanan gazeteci, siyasetçi, sanatçı, mimar, öğretmen ve kadın hakları savunucuları.